9 Temmuz 2025 Çarşamba

Bilincin Olabilmesi İçin Hissedebilmek mi Gerekiyor! - Beyin

 

...Peki ya bayılma olarak bildiğimiz senkop gerçekleştiğinde bilince ne olur? Beyin sapına ve serebral kortekse giden kan akışı aniden kritik düzeyin altına düştüğünde bayılırız. Özellikle beyin sapı olmak üzere, duyguların oluşumuna önemli ölçüde katkıda bulunan beyin merkezlerindeki nöronlara giden oksijen ve besin maddelerinin yetersiz kalması sonucunda, beynin faaliyetlerinin büyük bir bölümü geçici olarak kesintiye uğrar. Organizma bünyesinden aktarılan bilgiler aniden merkezi sinir sisteminin dışında kalır ve duyguların bilince katkısı birden kesintiye uğrar. Kişinin kendisinin ve çevresinin farkında olmamasının yanı sıra kas gücü de zayıflar; bu nedenle, bayılan kişi kendinden geçerek yere düşer. Tıpkı Paris’teki Salpêtrière Hastanesi’nde Jean-Martin Charcot’un histeri üzerine yaptığı çalışmalar sırasında hastalarının bayılarak düşmesi gibi. Charcot, 19. yüzyılın ikinci yarısında nöroloji ve psikiyatri alanlarında önde gelen bir bilim insanıydı. Günümüzde artık görülmeyen histeri hastalığı üzerine yaptığı çalışmalarla ün kazanmıştı. Sigmund Freud, Charcot’un bazı derslerine katılarak kendi çalışmaları için büyük fayda sağlamıştır.

Bilinç kaybının beyin sapı ile ilişkilendirilmesi, çağdaş bir görüş olup, bir başka önemli bilim insanı olan Nörolog Fred Plum tarafından da ortaya konmuştur. Beyin sapının bilincin anahtarı olmasına dair benim açıklamam ise, duyguların homeostatik faaliyetlerin ifadeleri ve bilincin oluşturulma sürecinin temel bileşenlerinden olduğu görüşüyle ilintilidir. Artık hem homeostazın hem de duyguların ardındaki mekanizmanın önemli bileşenlerinin, beyin sapının üst kısmında, trigeminal sinir girişi seviyesinden yukarıda ve tam olarak bu bölümün arka kısmında yer aldığını biliyoruz (Şekil IV.1’de “B” ile gösterilen alan). Beyin sapının bu bölümünün zarar görmesi komaya neden olur.

Şekil IV.1: Kesitten alınan detay, beyin sapının büyütülmüş görüntüsüdür. B ile gösterilen alanda oluşan hasar bilinç kaybına yol açar. A ile gösterilen alanda oluşan hasar motor bozukluklarına neden olur.
Şekil IV.1: Kesitten alınan detay, beyin sapının büyütülmüş görüntüsüdür. B ile gösterilen alanda oluşan hasar bilinç kaybına yol açar. A ile gösterilen alanda oluşan hasar motor bozukluklarına neden olur.

İlginç olan, aynı bölümün ön kısmında (Şekil IV.1’de “A” ile gösterilen alan) bir hasar oluşmasının komaya yol açmaması, bilinç durumunu hiç etkilememesi, fakat bunun yerine daha önce değindiğim “sürgüleme sendromu” adı verilen duruma neden olmasıdır. Bu sendromdan mustarip olan kişiler uyanıktır ve bilinçlidir, ancak çoğunlukla hareket edemedikleri için iletişim becerileri de büyük ölçüde azalır.

Alıntı: Hissetmek ve Bilmek: Aklın Bilinç Kazanması - Antonio Damasio

***

Bu gerçekten çok ilginç bir gözlem. Beyin sapı zarar gördüğünde bilinç kapanıyor! Beyin sapı, beynin bedeni hissetmesini sağlayan bölüm. Yani beyin bedeni hissedemediği zaman bilinç yok oluyor. Bilincin varlığının, bedeni hissetmekle çok güçlü bir bağlantısı var gibi görünüyor!

Eğer Antonio Damasio haklıysa bu şu anlama gelir. Bir bilincin oluşması için hissedilebilen bir bedenin varlığı şart. Bu durum bulut tabanlı YZ’lerde bir bilincin oluşturulmasını zorlaştırabilir. Çünkü onlar sunucu bilgisayarlarda çalışıyor. Dolayısıyla hissedebilecekleri bir bedenleri olmayacak. Ama bunun yerine, robotların hissedebilecekleri bir bedenleri olabilir. Bedeni algılayıcılarla hissedeceklerdir. Böylece robotlarda bilinç de oluşturulabilir. Robotlarda bilinç oluşturulabileceğini zaten Antonio Damasio da kabul ediyor. Ama onun vurguladığı gibi bilinç için hissedilebilen bir beden gerçekten şartsa bulut tabanlı YZ’lerde bilinç oluşturulamaz! Gerçi robotların, kendi YZ’leri yerine bulut tabanlı YZ’yi kullanmaları sağlanabilir. Robotlar hissettikleri beden verilerini bulut tabanlı YZ’ye gönderebilirler. Böylece bulut tabanlı YZ, hissettiği bir çok robot bedene sahip olmuş olur. Ve sunucu bilgisayarlarda da bilinç oluşması mümkün olur.

1 Temmuz 2025 Salı

Bilinç Aslında Nedir! – Beyin

 

BİLGİLERİN BİR ARAYA GETİRİLMESİ

"Bilincin" oluşturulma süreci, başarılı bir müteahhidin inşaat projesi için gereken malzemeleri ve ustaları bir araya getirmesi gibi düşünülebilir. Bilinç, ait olmanın gizemini rastlantısal varoluşlarıyla ortaya çıkaran akıl ögelerini bir araya getirir. Bunlar, bana (ya da size) bazen duyguların üstü kapalı ve incelikli diliyle, bazen sıradan imgelerle ya da durum için uygun kelimelerle ifade bularak, bunları düşünen, bu görüntüleri gören, bu sesleri duyan ve bu duyguları hisseden kişinin ben olduğumu (ya da siz olduğunuzu) bildirir. "Ben" ve "siz", zihinsel ve bedensel bileşenlerle tanımlanır. Zihinsel olaylarla genel vücut fizyolojisi arasındaki bağlantı sağlam bir şekilde kurulduğu sürece sorun yoktur. Sadece beyniniz değil, tüm organizmanız üzerinde sizin yararınıza olan ve sonu gelmeyen bir oyunun sahnelendiği açık bir sahne olduğu için bilincin oluşturulmasından sorumlu "müteahhidiniz", dünyanın ayaklarınızın altına serileceğini söyler. Bilinci inşa etmek için tek tek döşenen tuğlalar bilgiden ibarettir; bu bilgiler, aklın diğer bölümlerinde yer alanlardan farklı değildir. Substratı (alt katmanı), sayıları sürekli artan imgelemlerdir; bunlara, beyin ile vücut arasındaki etkileşimlerine dayanan ve duygu adını verdiğimiz, mücadele ile tamamlanan karma imgeler de dahildir. Aklın işleyiş yollarında, üst üste yığılmış bilgi ögeleri, yani yaşadığımız anı tanımlamaya yardımcı olan imgeler yığını, var olduğumuzun şaşmaz göstergesidir.

Bilinç, akan imgeler sırasında otomatik olarak bu imgelerin kime ait olduğu, onun organizmasında gerçekleştiği ve en nihayetinde aklın da o kişiye ait olduğu düşüncesini ortaya koymaya yetecek şekilde bilgilerin bir araya getirilmesidir. Bilincin sırrı, bilgileri bir araya getirmek ve bu bilgiyi, aklın "kimlik" belgesi olarak sunmaktır. Çok sayıda imge işlendiğinde bütünleştirme devreye girse de bilinç, yalnızca zihinsel ögelerin bütünleştirilmesinden ibaret değildir.

Geriye dönüp bakıldığında, bilinç arayışında tekrar tekrar yapılan hata, onu "özel" bir işlev, hatta ayrı bir "madde", akıl ya da temelleriyle bağlantısı olmayan ama akıl sürecinde hissedilen bir koku gibi ele almak olmuştur. Soruna çok daha makul çözümler düşünenler bile, konuyu olması gerektiğinden daha gizemli hale getirmiştir.

Alıntı: Hissetmek ve Bilmek: Aklın Bilinç Kazanması - Antonio Damasio


Gerçekten çoğumuz “bilincin sırrını” olması gerektiğinden daha gizemli hale getiriyoruz. Belki bilinci yapay olarak oluşturmak da göründüğü kadar zor olmayabilir, en azından gelecekte.


25 Haziran 2025 Çarşamba

Fikri Mülkiyet Hırsızlığı Var mı – Yapay Zeka

 

The New York Times, kendi içeriklerinin ChatGPT gibi modellerin eğitimi sırasında izinsiz kullanıldığını iddia etti. Ayrıca bu modellerin NYT içeriğine çok benzer yanıtlar üretebildiğini ve bu durumun yayının değerini azalttığını savundu. OpenAI’ye milyarlarca dolarlık tazminat davası açtı. Gelecekte OpenAI’nin eğitimi içim NYT içeriklerinin kullanılmamasını istiyor. Avrupa ve ABD’de birçok gazete, yayınevi ve medya grubu, OpenAI, Google, Meta gibi şirketlerin yapay zekâ modellerinin telifli haber içeriklerini izinsiz eğitme verisi olarak kullanmasına karşı çıkıyor. Evet, yayınevleri de şikayetçi. Çünkü YZ internetteki kitap yorumlarından, özetlerinden, alıntılarından da öğreniyor. Hatta internetteki korsan kitaplara da erişip okuyabiliyor!

Yani bu doğru. YZ internetten öğreniyor. Gazetelerin web sitelerinden de çok şey öğreniyor. Dolayısıyla gazetelerin, yayınevlerinin içeriklerini kopyalamış oluyor. Oluşturduğu cevaplarda kullanıyor. Sanki telif hakkı ihlali yapıyor gibi. Tamam. Bir de şu açıdan bakalım: Her gün aynı gazeteyi okuyan bir insan düşünün. Bu insan o gazetenin etkisi altında kalır. O gazetenin fikirlerini kendi fikri yapar. Sonunda o gazete gibi düşünmeye başlar! Yaptığı sohbetlerde o fikirleri dile getirir. Yani gazeteyi kopyalamış olur. Bu kişi de, fikirlerini internette yayınladığında fikri mülkiyet hırsızlığı yapmış sayılmayacak mıdır, o halde! Bu kişinin fikirlerinin o gazetenin kopyası olduğunu ya da sadece ilham olduğunu anlamak zordur.

Başka bir örnek verelim. Bir insan sevdiği bir kitaptan öğrendiği bilgileri internette paylaşabilir. Ama kitaba atıf yapmayabilir. Çünkü öğrendiği bilgileri artık kendi fikri yapmıştır, ve bunun farkında değildir! Bu insanın oluşturduğu içeriğin ne kadarı kopyadır, ne kadarı sadece ilhamdır. Karar vermek kolay olmayabilir. Bir örnek daha verelim. İnsanlar mesleklerini yaparken üniversitede öğrendiği bilgileri uygular. Üniversite okuduğu kitaplardaki bilgileri kullanır. Büyük ölçüde o bilgilere göre cevaplar oluşturur. Eh, bu da kopyalama sayılabilir.

Aslında durum yavaş yavaş tersine dönmeye başlıyor. Yani YZ'nin insanların oluşturdukları içeriklerden öğrenmesi gibi, artık insanlar YZ'nin oluşturduğu içeriklerden öğreniyor! Kişilerin internette oluşturdukları içeriklerin ne kadarının kendilerine ait olduğunu bilmek zorlaşıyor. İnsanlar oluşturdukları içeriğe, YZ’nin oluşturduğu yanıtları da kopyalamaya başladılar bile. Derslerini hazırlamakta, sunumlarını hazırlamakta YZ’yi kullanan insanlar artıyor. Mesela bu metnin hazırlanmasında ne kadar YZ’nin verdiği cevaplar kullanıldığından emin olunamaz.

Aşağıdaki sohbet metninde OpenAI'in Yöneticisi Sam Altman’ın bu konuyla ilgili ne düşündüğünü bulabilirsiniz. Sohbetin tamamı OpenAI ile ilgili. Alıntılanan kısım sadece “ChatGPT’nin fikri mülkiyet hırsızlığı yaptığıyla” ilgili bölüm. Bu mesele öylesine tartışmalı hale geldi ki, sohbet bu mevzuyla ilgili esprilerle başlıyor.

***

Chris Anderson: Sam, TED'e hoş geldin. Geldiğin için çok teşekkürler.

Sam Altman: Teşekkür ederim. Bir onur.

CA: Şirketiniz neredeyse her hafta çılgın, inanılmaz yeni modeller yayınlıyor gibi hissediliyor. Birkaç tanesiyle oynuyordum. Size neyle oynadığımı göstermek istiyorum. Sora, bu görüntü ve video oluşturucu. Sora'ya şunu sordum: "Burada TED'de bazı şoke edici ifşaatlar paylaştığında nasıl görünecek?" Nasıl hayal ettiğini görmek ister misin, biliyor musun?

(Gülüşmeler)

CA: Yani fena değil, değil mi? Buna kaç not verirdin? Tüm ellerde beş parmak var.

SA: Giydiğime çok yakın, yani iyi.

CA: Seni hiç bu kadar canlı görmemiştim.

SA: Hayır, ben o kadar canlı bir insan değilim.

CA: Belki B-artı. Ama bu beni gerçekten şaşırttı. Zeka ve bilinç arasındaki farkı gösteren bir diyagram bulmasını istediğimde. Bunu nasıl yapardın? İşte bunu yaptı. Yani bu çok basit ama inanılmaz. Ne tür bir süreç buna izin verir? Bu açıkça sadece görüntü oluşturma değil. Genel modelinizin çekirdek zekalarına bağlanıyor.

SA: Evet, yeni görüntü oluşturma modeli GPT-4o'nun bir parçası, bu yüzden içinde tüm zeka var. Ve bence insanların gerçekten sevdiği bu şeyleri yapabilmesinin nedenlerinden biri de bu.

CA: Yani, bir yönetim danışmanı olsam ve bunlarla oynasam, "Eyvah, geleceğim nasıl görünüyor?" diye düşünürüm.

SA: Yani, bence alabileceğiniz iki görüş var. "Aman Tanrım, benim yaptığım her şeyi yapıyor. Bana ne olacak?" diyebilirsiniz. Ya da tarihteki diğer her teknolojik devrimde olduğu gibi, "Tamam, şimdi bu yeni araç var. Çok daha fazlasını yapabilirim. Ne yapabileceğim?" diyebilirsiniz. Belirli bir işte çalışan biri için beklentilerin artacağı doğru, ancak yetenekler o kadar çarpıcı bir şekilde artacak ki, bence bu duruma yükselmek kolay olacak.

CA: Bu da beni etkiledi. Charlie Brown'ın kendisini bir yapay zeka olarak hayal etmesini istedim. Bunu buldu. Aslında oldukça derin olduğunu düşündüm. Ne düşünüyorsun?
(Charlie Brown bir çizgi karakterdir. Telif hakkı sahibi Peanuts Worldwide’dir. ChatGPT bu çizgi karakteri de taklit edebiliyor. Peanuts Worldwide ise OpenAI’nin telif hakkı ihlali yaptığını düşünüyor.)

(Gülüşmeler)

CA: Yani, bazı yeni modellerin yazma kalitesi, sadece burada değil, ayrıntılı olarak da gerçekten yeni bir seviyeye çıkıyor.

SA: Yani, bu inanılmaz bir meta cevap, ama gerçekten bunun düşünüp düşünmediğini ya da sadece eğitim setinde bunu çok kez görüp görmediğini bilmenin bir yolu yok. Ve tabii ki, farkı anlayamazsanız, ne kadar umursarsınız?

CA: Bu gerçekten ilginç. Bilmiyoruz. İlk bakışta bu, fikri mülkiyet hırsızlığı gibi görünmüyor mu? Yani "Peanuts" mülküyle bir anlaşmanız yok mu?

(Alkışlar)

SA: Bunun için istediğiniz kadar alkışlayabilirsiniz, keyfini çıkarın.

(Gülüşmeler ve mırıltılar)

SA: İnsanlığın yaratıcı ruhunun inanılmaz derecede önemli bir şey olduğunu düşünüyorum ve bunu yücelten, yeni insanların daha iyi sanat, daha iyi içerik yaratmasını, hepimizin keyif alacağı daha iyi romanlar yazmasını sağlayan araçlar inşa etmek istiyoruz. İnsanların bunun merkezinde olacağına çok derinden inanıyorum.

SA: Ayrıca, yaratıcı çıktıların ekonomisi etrafında muhtemelen yeni bir model bulmamız gerektiğine inanıyorum. İnsanların başkalarının yaratıcılığı üzerine uzun zamandır inşa ettiklerini düşünüyorum. İnsanlar uzun zamandır ilham alıyor. Ancak yaratıcılığa erişim inanılmaz derecede demokratikleştiğinde ve insanlar sürekli olarak birbirlerinin fikirleri üzerine inşa ettiğinde, biz ve diğerlerinin keşfetmekten heyecan duyduğumuz inanılmaz yeni iş modellerinin olacağını düşünüyorum. Bunun tam olarak nasıl görüneceğinden emin değilim. Açıkça, başkasının eserini kopyalayamazsınız gibi kesin şeyler var. Ama ne kadar ilham alabilirsiniz? Eğer "Bu yedi kişinin tarzında sanat üretmek istiyorum, hepsi de buna rıza gösterdi" derseniz, her birine ne kadar para gideceğini nasıl paylaştırırsınız? Bunlar büyük sorular. Ama tarih boyunca her seferinde yaratıcıların eline daha iyi ve daha güçlü teknoloji verdik. Bence toplu olarak daha iyi yaratıcı çıktılar elde ediyoruz ve insanlar sadece daha şaşırtıcı şeyler yapıyor. CA: Daha da büyük bir soru, buna rıza göstermediklerinde.
(İnsanlar fikirlerini yaratırken, başkalarının fikirlerinden de yararlanır. “Ne kadarının ilham ne kadarının kopya olduğunu” anlamak zor olabilir.)

CA: Açılış oturumumuzda Carole Cadwalladr, "ChatGPT, Carole Cadwalladr tarzında bir konuşma yap" dedi ve gerçekten de onun yaptığı konuşma kadar iyi olmasa da oldukça etkileyici bir konuşma yaptı. Ve "Tamam, harika, ama ben buna rıza göstermedim" dedi. Bunu nasıl aşacağız? Yani, sadece rıza gösteren insanlar mı olmalı? Yoksa, bir istemde adı geçen ve eseri kullanılan herhangi bir bireyin bunun için bir şeyler alması gerektiğini söyleyen bir model olmalı mı?
(Carole Cadwalladr bir gazetecidir. ChatGPT’nin gazetecilerin fikirlerini kopyaladığından şikayetçidir. Fikri mülkiyet hırsızlığı yapıldığını düşünüyor. Carole Cadwalladr denemek için ChatGPT’ye “benim gibi konuş” diyor. ChatGPT, Carole Cadwalladr'in ifadelerine benzer ifadeler kullanarak onu yine taklit ediyor ironik bir şekilde.☺)

SA: Yani şu anda, bizim görüntü oluşturma aracımızı kullanıp "Canlı bir sanatçının tarzında bir şey istiyorum" derseniz, bunu yapmaz. Ama "Belli bir tarzda, ya da bu stüdyo ya da bu sanat akımı ya da her neyse, bir şey istiyorum" derseniz, yapar. Ve açıkçası, "Bir şarkının kopyası olan bir şarkı üret" derseniz, bunu yapmaz. O çizginin nerede olması gerektiği ve insanların "Bu çok fazla" dediği soru, bunu daha önce telif hakkı yasası ve adil kullanımın nasıl göründüğü ile çözdük. Yine, yapay zeka dünyasında, bulacağımız yeni bir model olacağını düşünüyorum.

CA: Bakış açısından, yani yaratıcı insanlar şu anda yapay zeka konusunda en öfkeli ya da en korkmuş insanlar. Ve eserinizin çalındığını, geleceğinizin çalındığını hissetmekle, eserinizin yükseltildiğini ve yükseltilebileceğini hissetmek arasındaki fark, o kadar farklı duygular ki. Ve eğer diğerine, ikinciye geçebilirsek, bence bu, insanlığın bir bütün olarak tüm bunları ne kadar kucakladığını gerçekten değiştirir.

SA: Yine, bazı yaratıcı insanların çok üzgün olduğunu söyleyebilirim. Bazı yaratıcılar ise "Bu gelmiş geçmiş en harika araç, inanılmaz yeni işler yapıyorum" diyor. Ama biliyorsunuz, kesinlikle bir değişiklik. Ve "Keşke bu değişiklik olmasaydı. Eskisi gibi şeyleri severdim" diyen insanlara karşı çok fazla empati duyuyorum.

CA: Ama prensip olarak, herhangi bir istemden ne kadar... abonelik gelirinin veya her neyse her cevaba ne kadarının gideceğini hesaplayabilmenin bir yolu olmalı. Prensipte, diğer kurallar çözülebilirse mümkün olmalı. Açıkçası karmaşık. Bir tür gelir paylaşımı hesaplayamaz mıydınız?

SA: Eğer bir müzisyenseniz ve tüm hayatınızı, tüm çocukluğunuzu müzik dinleyerek geçiriyorsanız, sonra bir fikir ediniyorsanız ve daha önce duyduklarınızdan ilham alan, ancak yeni bir yöne sahip bir şarkı bestelemeye gidiyorsanız, "Bunun bu kadarını 11 yaşındayken duyduğum şu şarkıdan aldım" demeniz çok zor olur.

CA: Doğru. Ama burada, birisinin bir istemde belirli bir kişiyi adlandırdığı bir durumdan bahsediyoruz.

SA: Yine, şu anda, adlandırılmış bir tarzda bir görüntü oluşturmaya çalışırsanız, "O sanatçı yaşıyor, bunu yapmıyoruz" deriz. Ama bence "Bu sanatçının adıyla yapmak istiyorum ve onlar da katılırsa" diyebileceğiniz yeni bir model bulmak harika olurdu, orada bir gelir modeli var. Bence bu keşfedilmesi gereken iyi bir şey.
(YZ'nin oluşturduğu bir yanıtta gerçekten bir sanatçının taklit edildiği açıksa, o sanatçıya lisans bedeli ödenebilir. Gelecekte, taklit edilen sanatçının farkında olan ve böylece o sanatçıya lisans bedeli ödenmesini sağlayabilecek yeni bir YZ modeli geliştirilebileceğini umut ediyor Sam Altman. Çünkü şuanda var olan YZ modelleri neyi kopyaladıklarının farkında değiller; yani öz farkındalıklarının da olmaması gibi.)

CA: Yani, sanırım dünya bu modeli hızla bulmanıza yardımcı olmalı. Ve bence bu aslında büyük bir fark yaratacak. Konuyu hızla değiştirmek istiyorum.

(Alkışlar)

Alıntılanan Sohbet: OpenAI'den Sam Altman, TED2025'te canlı yayında ChatGPT, AI ajanları ve süper zeka hakkında konuşuyor