28 Şubat 2025 Cuma

UFO Görenlerle Sohbet - Sahne



Jose: Tamam. Gördünüz mü, büyük müydü?
Tanık1: Şey, evet. Onu görenler öyle söylüyor.
Ayrıca dediklerine göre yanıp sönen ışıkları varmış!
Hemen kaçmışlar.
J: Korkmuşlar mı?
T1: Evet korkmuşlar.
Sık sık dile getirdiler.
(Köylü UFO’ya tanık değilmiş gibi konuşuyor.☺Jose sohbetten pek memnun kalmaz.)

Jose: Bir tane daha getir.
Personel: Bir keçi daha mı?
J: Hayır. Bir kadın daha.
P: Başka...
J: Yani oyuncu getir!
(Jose tanık rolünü yapabilecek bir kadın ister.☺)

Jose: Merhaba Dolores.
Tanık2: Merhaba.
J: Lütfen söyler misiniz. Tanımlanamayan Uçan Cisimlerin çıkardığı sesleri ya da gürültüleri duydunuz mu acaba?
T2: Evet duydum.
Hatta bir keresinde yanından geçerken rüzgar gibi bir şey duydum.
Fuuşşhh. Böyle bir şey, aşağı yukarı.
J: Rica etsem...
Rica etsem, tekrarlayabilir misiniz.
Şuanda bazı teknik sorunlarımız var da.
T2: Olur. Ee şey...
J: Söylediğiniz son cümleyi tekrarlayın.
T2: Ee, tamam, evet. Aa dediğim gibi, mağarada, ilk kez mağaralarda duydum...
(Jose, kadına tanık rolü yaptırmaya çalışır. Ama keçiler video çekimini bozar.)

Jose: Tanımlanamayan Uçan Cismi gördükten sonra mı görme sorunu yaşamaya başladınız?
Tanık3: Hayır, Uçan Cisim görmedim. Hiç sanmıyorum.
J: Görmediniz mi?
T3: Aa, hayır görmedim. Uçan Cisim görmedim.
J: Yapmayın, “gördüm” diyeceksiniz!
T3: Ee, evet gördüm. Ne zamandı hatırlamıyorum.
(Bu köylü de tanık rolü yapabilecek bir umut vermemektedir.☺)

Personel: Başka kimse kalmadı. Hepsi o kadardı.
Jose: İyi, üstünü değiştir.
P: Ben mi?
J: Evet.
P: Peki.
J: Rolünü ezberle.
P: Olur.
J: Rica ediyorum.
(Jose, tanık rolü yapabilecek köylü bulamaz. Son çare olarak, kendi personelinden tanık rolü yapmasını ister.☺)

Jose: Bu çizimleri gördüğünde, onları yapanların çok yüksek medeniyetten geldiklerini düşündün mü?
Personel: Evet, evet. Kesinlikle düşündüm.
Bize göre, onlar her zaman buradaydı.
J: Demek size göre, onlar her zaman burdalardı.
Rica etsem Chango, içeriyi daha iyi görmemiz için kameranın ışığını kapatabilir misin.
Söylediklerine göre, bunlar onların yazıtları olabilirmiş!
Aa, hayır hayır olamaz. Lütfen bunları çeker misin Chango.
Şuna bakın. Görüyor musunuz...
Tıpkı bir maskeye benziyor.
Gözleri, ağzı, bu da dili. İnanılır gibi değil!
Bu çizimler gelse gelse Tanımlanamayan Uçan Cisimlerden filan gelebilir!
Bunu canlı olarak izliyorsunuz.
Sizler için burda günde 24 saat boyunca ter döküyoruz...
(Jose, mağaradaki hiyerogliflere hayret etmektedir. Bu, gizemi artıracaktır. Ama aslında o hiyeroglifleri kendi personeline hazırlatmıştır.☺)

José de Zer 1986'da UFO Tutkusu Dalgasına Öncülük Etti

José de Zer, 1986'da Villa Carlos Paz'da çalışırken, Cordoba'daki Uritorco dağları yakınlarındaki yanmış bir mera hakkında bir magazin haberiyle karşılaştı; bu haber daha sonra kariyerinin en ünlü olaylarından birine konu olacaktı. José için korkunç vakaları ele almak yabancı bir şey olmasa da, başlangıç ​​noktası olarak yanmış meraları kullanarak bir UFO iniş alanı hakkında bir haber uydurduktan sonra yıldızı farklı bir boyuta geçti. Güçlü bir kanıt olmasa bile José, yanmış böcekler, gökyüzündeki garip ışıklar ve mağaralardaki hiyeroglifler gibi ürkütücü bulgular sunarak UFO musallatlarının hareketli görüntülerini üretmeyi başardı. (1)

Yıllar sonra rapordaki bulguların tamamen yanlış olduğu ortaya çıksa bile, 'Nuevediario' için muazzam izlenme sayılarına yol açtı. José bunların çoğunu kurcalamış, böcekleri ve hiyeroglifleri aktif olarak yerleştirmişti ve bunları da kendisi çizmişti. Ayrıca, ışıkların insanların doğru açıyla tuttuğu sigaralar ve el fenerleri olduğu ortaya çıktı. Böylece, uzaylı varlığının büyük bir teyidi olarak başlayan şey, hızla gerçeğin manipüle edilmesine dönüştü. Ancak, o zamanlar sahte haberleri çevreleyen sıcaklık, bugün algılanabileceğinden daha az zehirliydi. Çoğu kişi, José'nin yaptığı paranormal iddiaları hafif eğlenceli bir şey olarak görmezden geldi. (2)

Film, kısmen José de Zer'in 1986'daki gerçek hayat maceralarından ilham alır; Arjantin tarihinin en büyük uzaylı görülme hikayelerinden birini uydurarak adını halk efsanelerine kazımıştır. (3)

(1,2,3) Jose de Zer


Bunlar da İlginizi Çekebilir:
Sahne: Uzaylı Otopsisi Televizyonda Gösterilir :-)

19 Şubat 2025 Çarşamba

Apple’in Başarısının Sırrı - Teknoloji

Macworld konuşması, bir generali bile etkileyecek bir dakiklik ve kusursuzlukla yürütülen çok daha büyük, koordine kampanyaların sadece bir parçasıdır. Kampanyalar söylenti ve sürprizi geleneksel pazarlama ile birleştirir ve etkili olmaları için cansiperane bir gizliliğe dayanır. Dışarıdan bakıldığında biraz kaotik ve kontrolsüz görünebilir ama sıkı bir şekilde planlanmış ve koordine edilmişlerdir. Süreç şöyle işler.
(Steve Jobs’tan bahsediliyor.)

Gizli bir ürün duyurusunun haftalarca öncesinde Apple’ın PR bölümü basın ve VIP davetiyelerini gönderir. Bu davetiye “özel bir olay” için yer ve zamanı belirtir ama bu olayın doğası ya da tanıtımı yapılabilecek herhangi bir yeni ürün hakkında pek bilgi vermez. Bu bir tür ortalığı kızıştırmadır. Jobs aslında “Bir sırrım var ne olduğunu siz tahmin edin” demektedir.

Birdenbire herkes konuşmaya başlar. Jobs’ın ne duyuracağı konusunda tahminler yürüten bir blog gönderileri ve basın makaleleri patlaması yaşanır. Önceki yıllarda, bu tür tahminler sadece özel Apple siteleri ve hayran forumları ile sınırlıydı ama son zamanlarda yaygın medya da söylentileri haber yapmaya başlamıştır. Wall Street Journal, New York Times, CNN ve International Herald Tribune Jobs’ın ürün sunumlarını dört gözle bekleyen soluk soluğa makaleler yazmıştır. Jobs’ın iPhone’u tanıttığı Macworld 2007 öncesinde oluşan “söylenti tüccarlığı” o kadar ileri boyutlara varmıştı ki olay bütün kablolu ve normal televizyon kanallarının gece haberlerinde yer aldı; bu hiçbir endüstrideki hiçbir şirket için olmamış bir durumdur. Hollywood bile film prömiyerlerinde böyle bir ilgi yaratamaz.

Dünya çapındaki bu tür bir tanıtım, yüz milyonlarca dolarlık ücretsiz gösterim değerindedir. iPhone’un Ocak 2007’de pazara sürülmesi o zamana dek yapılmış olan en büyük tanıtım oldu. San Francisco’da sahnede duran Jobs, aynı zamanda Las Vegas’ta çok daha büyük bir kalabalıkla gerçekleştirilmekte olan Consumer Electronics Show’u (CES) tek başına gölgede bıraktı. CES ekonomik açıdan Macworld’den çok daha önemli ama Jobs ve iPhone onun gürültüsünü kolayca bastırdı. Jobs’ın iPhone sunumu, Microsoft Vista’nın tüketici sürümü dahil çok daha büyük şirketlerin duyurularını da gölgede bırakarak yılın en büyük teknoloji olayı haline geldi. Harvard İşletme Fakültesi profesörü David Yoffie, iPhone söylentileri ile ilgili haberlerin ve ardından gelen hikayelerin 400 milyon dolarlık ücretsiz reklam değerinde olduğunu tahmin etmektedir. Yoffie, “Şimdiye dek başka hiçbir şirket bir ürünün pazara sürülmesi sırasında böyle bir ilgi görmedi” diyor ve ekliyor: “Bu, eşi benzeri görülmüş bir olay değildir.”

Bu o kadar başarılıydı ki iPhone piyasaya çıkmadan önce Apple reklama bir kuruş bile harcamadı. Jobs şirket çalışanlarına hitaben yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: “iPhone için gizli bir pazarlama programımız yoktu. Hiçbir şey yapmadık.”

Eğer ürün planları önceden biliniyor olmasaydı elbette böyle bir ilgi olmazdı. Bütün hüner sıkı bir şekilde uygulanan gizlilikte yatıyor. San Francisco Mascon Center’daki Apple standı 6 metre yüksekliğinde siyah bir perde ile örtülür. Perdenin tek girişi olur ve burası da içeri girmeye çalışanları dikkatli bir şekilde kontrol eden bir güvenlik görevlisi tarafından korunur. Dikdörtgen biçimindeki standın çapraz köşelerinde iki güvenlik görevlisi daha olur ve bunlar da yanları kontrol eder. Perdenin içindeki sergileme stantlarının üstündekiler dahil içerideki her şey sarılıp sarmalanır. Standın orta kısmında bulunan ana sunum sahnesi bile her yandan kumaşlarla tamamen kapatılır. Tavandan sarkan bütün reklam afişleri her tarafından kapatılır. Bu afişlerin örtüleri son derece özenli bir makara sistemi ile donatılmış ve Jobs duyurusunu yaptıktan sonra hepsi birden açılabilecek şekilde hazırlanmıştır. Üst katta giriş kısmında da yine kalın siyah bezlerle kaplanmış büyük reklam afişleri vardır. Afişler de 7/24 güvenlik görevlileri ile korunur. Bir keresinde, güvenlik görevlileri fotoğraf çeken birkaç blog yazarı yakalamış ve onları hafıza kartlarını silmeye zorlamıştı. Tom McNichol Wired dergisinde şöyle yazmıştı: “Bilgi sınırlaması getirme arzusu, bazen paranoyaya kadar uzanıyor.”

Apple’ın PR bölümü, tanıtımdan birkaç hafta önce katı açıklama yapmama anlaşmaları altında, yeni aygıtı en etkili teknolojik ürün eleştirmenlerinden üçüne, Wall Street Journal’dan Walt Mossberg, New York Times’dan David Pogue ve USA Today’den Edward Baig’e gönderir. Her zaman bu üç eleştirmene gönderir çünkü üçünün de ürünleri yerin dibine batırma ve göğe çıkarma konusunda kanıtlanmış sicilleri vardır. Kötü bir eleştiri bir aleti bitirebilir ama iyi bir eleştiri de onun rekorlar kırmasını sağlayabilir. Mossberg, Pogue ve Baig ürünün tanıtım tarihinde yayınlanmak üzere değerlendirme yazılarını hazırlarlar.

Bu arada Apple’ın PR bölümü ulusal haber ve iş dergileri ile bağlantı kurarak onlara ürünün “yapım aşaması”nın sahne arkası görüntülerine gizli bir bakış önerisi sunar. Bu “yapım aşaması” genellikle hiçbir şey açıklamaz –çoğu ayrıntı gizlenir– ancak hiç yoktan iyidir ve dergiler Jobs’ın bu teklifini kabul eder. Kapağa Jobs’ın resmini koymak dergilerin satışlarını artırır. Jobs eski rakipleri birbirine düşürür. Time dergisini Newsweek ile ve Fortune dergisini de Forbes ile yarıştırır. En kapsamlı haberi yapma sözünü veren özel haberi kapar. Jobs bu oyunu defalarca oynamıştır ama her defasında sonuç almıştır. Jobs bunu uygulamaya ilk Mac ile başlamıştı ve bunlara gizlice bakma anlamında “dikizleme” diyordu. Bir gazeteciye yeni bir ürün hakkında önceden bilgi vermek genellikle daha olumlu bir değerlendirme yapmasını garanti altına alıyordu. Jobs 2002’de pazara yeni bir iMac sürdüğünde özel sahne arkası öyküsünü Time elde etmiş ve karşılığında Jobs ön kapağı elde etmiş ve içeride de ürün yedi sayfalık gösterişli bir habere konu olmuştu. Ayrıca makinenin Macworld’deki tanıtım zamanıyla mükemmel paralellik gösteren bir zamanlama ile yayınlanmıştı.

Jobs konuşma sırasında her zaman en büyük haberi en sona saklar. En sonunda sanki sonradan aklına gelmiş gibi “bir şey daha var” der.

Jobs ürünü açıklar açıklamaz Apple’ın pazarlama makinesi reklam parıltılarını yaymaya başlar. Macworld’deki örtülü reklam flamaları açılır ve birdenbire Apple internet sitesinin ana sayfası yeni ürünü gösterir. Daha sonra dergilerde, gazetelerde, radyo ve televizyonlarda planlı bir kampanya başlar. Birkaç saat içinde bütün ülkedeki bilboardlara ve otobüs duraklarına yeni posterler asılır. Reklamların tümü tutarlı bir mesaj ve stil yansıtır. Mesaj basit ve doğrudandır: iPod hakkında bilmeniz gereken tek şey “cebinizde bin şarkı” olacağıdır. “Çok zayıf olamazsınız ya da fazla güçlü” sloganı ise Apple’ın MacBook dizüstü bilgisayarları ile ilgili açık bir mesaj vermektedir.

Alıntı: Nasıl Steve Jobs Olunur (Inside Steve's Brain)

***

Apple’in başarısının sırrı nedir. Ürünlerinin tanınmasını nasıl başardı. Stratejisine göz atalım: Yeni tasarladığı bir aygıtın özel olduğunu hissettiriyor. Kullanıcılar üstün bir aygıtla karşılaştıklarına inanıyorlar. Böylece o değerli ürünü satın alabilmek için daha fazla para vermeye ikna oluyorlar. Aslında benzer aygıtlardan çok farklı olmuyor. Hatta bazı özellikleri benzer aygıtlardan daha kısıtlı bile olabiliyor. Basit bir örnek: Mac'in süslü faresinde sadece bir düğme vardı.

Apple’in başarısı; üstün bir ürün yapmakta değil, pazarlamayı iyi yapabilmesinden kaynaklanıyor. Yeni ürünleri konusunda gizem oluşturuyor! Merak uyandırma stratejisi uyguluyor. Böylece aygıttan bahsedilmesini sağlıyor. Bedava reklamının yapılmasını sağlamış oluyor. ☺ Gerçekten de pazarlamaya çok önem veriyor. Ürün geliştirme stratejisini pazarlamaya göre oluşturuyor.

Aygıtın nasıl göründüğü de pazarlamanın önemli bir parçasıdır. 2000’li yıllar örnek verilebilir. iMac’in ekranındaki butonları jelibon gibi tasarlamışlar. Bilgisayarın kasasını rengarenk ve göz yaşı biçiminde tasarlamışlar. Ayrıca yarı şeffaflık vermişler. Yani bilgisayar bir oyuncak gibi görünüyor. Bu rengarenk farklı görünüm insanlara çocuksu bir mutluluk veriyor olsa gerek. ☺ Oysa diğer bilgisayarlar genellikle düz standart biçimlere sahip. Steve Jobs ürünlerin tasarımının ayrıntılarına çok dikkat ediyordu. Bu tasarım farklılığı ürünleri daha pahalıya satmasını sağlamış görünüyor. “Ekrandaki butonları o kadar güzel yaptık ki onları yalamak isteyeceksiniz.” demiştir Steve Jobs. ☺ iPhone’daki strateji de böyledir. Ama işletim sistemindeki o butonlar, animasyonlar bellekte daha çok yer kaplamasına neden oluyordu, o yıllarda. Ve bilgisayarın performansını düşürüyordu.

iMac
Butonlar




17 Şubat 2025 Pazartesi

İlk Robot - Belgeselden

 


"Kendiliğinden çalışan programlanabilir otomatik gerçek bir robotu görmek için tarihin en ünlü mucidine başvurmalıyız; Leonardo Da Vinci’ye."

“Rönesans sırasında mekanizmaları programlamayı bilen ilk kişi gerçekten de Leonardo’ydu. Bazı fikirlerini Araplardan almıştı. Ve belki de Araplar aracılığıyla Çinlilerden. Ama o programlanabilir makineyi ilk yapan kişiydi.”

Usanmak - Sahne

 


Hava Durumu Sunucusu:
- İnsanlar bazen beni tanır.
Bazıları pisliktir.
Bazen biraz daha sakin olmalıyım.
Ben onların tanıdığı iki boyutlu adam değilim.
Benim onlarla bir ilişkim var.
Nelerle uğraşmaları gerektiğini biliyorum!
Sanırım bu yüzden beni tanıdıklarını sanıyorlar.
Ama pek tanımıyorlar.
Ben salağın teki değilim!
Bir planım var...

Yapılan işten tatmin olamamak ve tanınıyor olmaktan usanmak.

Not: Hava durumu sunucusunu seslendiren Uğur Taşdemir ne yazık ki artık aramızda değil.


Bunlar da İlginizi Çekebilir:
Sahne: Ve karşılaştığım tüm olasılıklar ve olabileceğim tüm insanlar yıllar geçtikçe giderek azaldı!

13 Şubat 2025 Perşembe

Yayıncı, Yazar ve Arkadaşları E-Kitap Konusunda Sohbet Etmekteler - Sahne



Yayıncı Alain, yazar Leonard ve arkadaşları buluşmuşlardır. Söz e-kitaptan açılır...

Leonard: Önemli olan yazdıklarımı okumaları.
Ayrıca internetten okumak daha kolay.

Leonard: Şöyle bir gerçek var ki;
bugün blogumu okuyan kişi sayısı kitaplarımı okuyanlardan daha fazla.
(Çünkü internetten elektronik yayınlara ulaşmak, kağıt baskıya ulaşmaktan daha pratik.)
Alain: Hiç şikayet etme, kitabın daha yeni çıktı. 


Selena: (Blogunda) Nelerden bahsediyorsun?
Leonard: Günlük olaylardan.
Selena: Edebi olaylardan değil yani.
Leonard: Hayır. İlgimi çeken şeyler insanların da ilgisini çekiyor.
Önemli olan yazdıklarımı okumaları.
Ayrıca internetten okumak daha kolay.
Alain: Hımm. Bedava olduğunu da unutmamak gerek. 
...
Valérie: Tabii sanatın bedavalığından bahsediyoruz, dijitalin değil.
Leonard: Hıhı. Ne demek istedin?
Valérie: İnsanlar bir bilgisayara 1500 Euro verebilir.
İnternet bağlantısına bilmem kaç Euro da ödeyebilir.
Bunlar kriz değil bence.
Ama sıra bir albüm, bir kitap hatta bir gazete almaya gelince...
Aman Tanrım büyük sorun.
Leonard: Evet ama korsan kitapların azaldığını inkar edemezsin.
Valérie: Çünkü gençler daha az okuyor, o yüzden! 
Alain: Asıl korsanlar internet siteleri.
Kendilerine ait olmayan içeriği satıyorlar.
(Başka yerlerden kopyaladıkları içeriği, kendilerininmiş gibi sunuyorlar.)

Alain: Yazı şeklini kaybedecek, bu kaçınılmaz.
Leonard: Ee, en basitinden sen bile taslakları artık tabletten okuyorsun.
Alain: Hepsini değil.
Valérie: Ben tabletten okumuyorum.
Leonard: Çünkü eskide kaldın.
Ve eğitiminden bahsediyorum, eleştirmiyorum.
Valérie: Hahahaha...
Leonard: Ve yani yeni nesiller bilgisayarla büyüdü, aynı şey değil.
L'agent: Tabii sonuç olarak daha az okuyorlar.
Leonard: Tamam. Blogların çoğalmasına bir bakın.
L'agent: Bloglar çoğaldıysa, onları yazacak insanların...
Selena: Kaybedecek vakti olan insanlar.
Leonard: Katılmıyorum. Bence eskisinden daha çok yazılıyor.
Ve bu özgürlük internette başladı.
...
Leonard: Blogum okunduğu için bazı okuyucularım kitaplarımı da alıyor.
L’ag’in Al’in bahsettiği başarı da muhtemelen bundan geliyor.
Alain: Ama senin kitaplarını Kindle’da okuyan da çok.
Rakamlara bakalım:
Seninkileri yaşlıların okuduğunu biliyorsun.
Genellikle emekliler ve özellikle kadınlar.
Artık daha çok kadın okuyor seni.
Bu çok güzel bir şey bence.
(Bu arada Kindle’dan başka Android E-Mürekkep Tablet seçeneklerin olduğunu da ekleyelim.)
Selena: Çünkü daha pratik,
daha kolay ve daha hafif vesaire...
L'agent: Harfler daha büyük.
Selena: Mesela yolculuğa çıkıyorsan bütün kütüphaneni Kindle’a koyabilirsin.
Valérie: Neden kütüphanemle yolculuğa çıkıyımki. 
Yanıma kitabımı alırım. Hem daha hafif.
L'agent: Şarj etmene de gerek yok.
Valérie: Kesinlikle!
(Ama zaten e-kitap okuyucuları ya da e-mürekkep tabletleri, telefonlar ya da tabletler kadar sık şarj etmek gerekmiyor.)
Leonard: Hadi ama ciddi olun, bu gerçek.
Giderek daha az kitap okuyacağız,
ve okuduklarımız da e-kitap olacak!
Valérie: Hadi oradan be. 
Alain: Selena okuyor... 

Alain: Kendime şunu soruyorum.
Neden topluca dijitale geçmiyoruz.
L'agent: Ekonomik olarak saçma olur.
Kitaplar hâlâ satıyor.
Tamam, eskisi kadar olmayabilir,
ama satmaya devam ediyor.
Alain: Evet, ama çok hızlı değişecek.
Aracılar kalkacak.
Dağıtımcı, basım evi kalmayacak.
Sadece editörler ve yazarlar, o kadar...
Valérie: Yayınevleri internet sitesine dönüşecek yani.
Alain: Evet, ama buna sadece internet sitesi diyemezsin.
Bir yayınevinin yaptığı her şeyi yapacak!
Süreçler aynı kalacak.
Valérie: Eski değeri kalmaz.
Selena: Sana göre...
Uzun süredir e-kitap okuyanlar için öyle değil.
Valérie: Haha. Elektronik Kitap, e-kitap...
Hahaha. Hayır. 
Selena: Nesi komik bunun. 
Valérie: Evet öyle.
Alain: Bir şey değişmeyecek. Sadece üretim olmayacak, o kadar...
Yine aynı yazarlarla aynı anlaşmaları yapmaya devam edeceğiz.
Leonard: Mesela benim blogum senin sitende olabilir.
Alain: Evet, aynen öyle.
Bugün yaptığımız şeyin aynısı olacak.
Hatta belki de daha iyisi.
Çünkü ambalajla dağıtımla uğraşmadan,
asıl içeriğe odaklanabileceksin!
Selena: Çok insan işsiz kalır!
Alain: Hiç de değil.
Birilerini işten çıkarır, birilerini işe alırsın.
İş hacmi azalmazki.
...
Valérie: O zaman kimse evinden çıkmayacak, öyle mi.
L'agent: Bu başka bir çağ. Dönüm noktasındayız!
Leonard: Adona’yi iPad’den ya da orijinal baskısından okumak,
ondan öğrendiklerini değiştirmeyecektir, anlıyor musun.
(Aslında e-kitaptan okumak öğrendiklerini değiştirebilir. Çünkü kitabın içeriğine daha kolay erişirsin. Hatırlamak istediğin yerleri daha kolay bulursun. Kitabın içeriğinden daha fazla yararlanırsın. Sonuçta kitabın içeriğine daha iyi hakim olursun.)
...
Alain: Bence artık kitapları yavaş yavaş bırakabiliriz. 

5 Şubat 2025 Çarşamba

İnsanlığın Üretebildiği Tüm Bilgiye Ulaşmak - Teknoloji

"Yapay Zeka Birkaç Seneye Kalmaz İnsanlığın Üretebildiği Tüm Bilgiye Ulaşmış Olacak

İnsanlığın, Genel Yapay Zekayı aşabilme yöntemi artık sadece “Anlam Yaratma”. Bunun eğitimini oluşturmamız gerek.

Hakim kültürümüzde en önemli başarılı insan hasletleri olarak görülen ‘çalışkan’ ve ‘zeki olmak’ özellikleri artık makinalar tarafından aşıldı.

‘Yaşam için insan olmak’ özellikleri, iyilik ve yaratıcılık artık çalışkanlık ve zeki olmanın üzerine eklemlenecek."

Böyle düşünüyor beyin cerrahı Türker Kılıç.

İnsanlığın üretebildiği tüm bilgi büyük ölçüde internete yayılmış durumda. Yapay Zeka internetten öğreniyor. Tüm bu bilgi, bir insanın öğrenebileceğinden çok daha fazladır. Ama Yapay Zeka tüm bu bilgiyi aklında tutarak düşünüyor olacak. Bir insanın yapabileceğinden daha fazla bilgi parçacığı arasındaki ilişkiyi fark edip birbirine bağlayabilecek. Böylece daha iyi çıkarsamalar yapabilecek. Yani Genel Yapay Zeka aslında insandan daha yaratıcı da olabilir. Belki de yakın gelecekte insanın bir şeyler yaratmak için düşünmesi de anlamını kaybedebilir. Çünkü kendisi yerine daha iyi düşünebilen Genel Yapay Zekalar var olmuş olacak!