Winston yine de kısa bir süre suskun kaldı. Kendini bitkin hissediyordu. O’Brien’ın yüzünde yine o kendinden geçişin çılgınca pırıltısı belirmişti. O’Brien’ın ne diyeceğini biliyordu: Parti, iktidarı, kendi çıkarları için değil, çoğunluğun iyiliği için istiyordu. Parti iktidarda olmak istiyordu, çünkü halk kitleleri özgürlüğü kaldıramayan ya da gerçekle yüzleşemeyen, dolayısıyla kendilerinden güçlü birileri tarafından yönetilmesi ve sistemli bir biçimde aldatılması gereken zayıf, korkak yaratıklardı. İnsanlar özgürlük ile mutluluk arasında seçim yapmak zorundaydı ve büyük çoğunluk mutluluğu seçiyordu. Parti, zayıfların ebedi koruyucusu, iyilik olsun diye kötülük eden, başkalarının mutluluğu uğruna kendi mutluluğundan vazgeçen, bu yola baş koymuş bir mezhepti. Ama korkunç olan, diye düşündü Winston, O’Brien’ın bütün bunları inanarak söyleyecek olması. Yüzünden okunuyordu bu. O’Brien her şeyi biliyordu. Dünyanın aslında nasıl bir yer olduğunu, kitlelerin ne kadar küçük düşürücü koşullarda yaşadıklarını, Parti’nin onları hangi yalanlar ve zorbalıklarla o koşullarda tuttuğunu Winston’dan çok daha iyi biliyordu.
Alıntı: 1984
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder