28 Nisan 2025 Pazartesi

Nihai Fizik Kanunu - Bilim

Nihai fizik kanunları var mı. Her şeye neden olan temel bir fizik yasası var mı! Newton Fiziğine göre kütleli cisimler birbirine kuvvet uygular, hareketlerine neden olur. Bu yasa ilk keşfedildiği dönemde, insanlar onun nihai kanun olduğunu düşündü. Birkaç yüzyıl sonra Genel Görelilik Teorisi keşfedildi. Bu teori hareketleri yerçekimi kuvvetine göre açıklamıyor! Kütle ve enerji, uzay-zamanı "eğip bükerek" değiştirir. Cisimler, bu eğilmiş uzay-zamanın içinde "doğal yollarını" izlerler. Genel Görelilik Newton Fiziğinden daha doğru sonuçlar veriyor. Sanki Genel Görelilik nihai bir yasadır. Ama onun da Kuantum Mekaniğiyle uyumsuz olduğu fark edildi. Kuantum dünyasında, bir parçacığın tam konumu ya da durumu hakkında kesin bilgiye sahip olunamıyor. Bunun yerine, bir parçacığın olasılıklarıyla ilgilenilir. Örneğin, bir elektronun bir yeri kesinlikle belirli değildir, ancak onun olabileceği yerler, bir olasılık dalgası olarak tanımlanabilir. Temele inildikçe yeni nedenler fark ediliyor. Belirsizlik artıyor. Nihai fizik kanunu yok görünüyor. Muhtemelen keşfedilebilecek tam kesinliği olan bir temel fizik yasası yok.


Doğa kanunlarının oldukları gibi olması için bir mekanizmaya ya da bir oluşuma gerek yoktur. Hemen her şey olabilirler. Bugün elimizde bir çokevren manzarasının ayrıntılı niteliklerini açıklayan temel bir kuramımız olmadığından söyleyemiyoruz. (Yine de adil olmak gerekirse, olasılıkları hesaplama konusunda bilimsel bir ilerleme sağlayabilmek için genellikle kuantum mekaniği gibi bazı özelliklerin bütün olasılıklara nüfuz ettiğini varsayarız. Bu fikri bir kenara bırakmanın bir yararı olup olmayacağına dair hiçbir fikrim yok, en azından bu bakımdan bildiğim üretken bir çalışma yok.)

Aslında temel bir kuram da olmayabilir. Her ne kadar böyle bir kuram olduğunu, bir gün bu kuramın keşfedilmesine katkım olabileceğini umduğum için fizikçi olduysam da, biraz önce üzüntüyle söylediğim gibi bu umut yersiz olabilir. Richard Feynman'ın bu kitabın giriş bölümünü başlatan sözden önce gelen, önceden kısaca özetlediğim ifadesinde teselli buluyorum; burada bu ifadeleri eksiksiz olarak sunmak istiyorum:

"İnsanlar bana 'Nihai fizik kanunlarını mı arıyorsun?' diye soruyorlar. Hayır aramıyorum. Ben sadece dünya hakkında daha fazla şey bulmaya çalışıyorum, her şeyi açıklayan basit bir nihai kanun olduğu anlaşılırsa, olsun tamam. Bunu keşfetmek çok hoş olurdu. Milyonlarca katmanı olan bir soğan gibi olduğu anlaşılırsa, bizler de o katmanlara bakmaktan yorulmuş, bezmişsek, o zaman öyledir... Benim bilime duyduğum ilgi sadece dünya hakkında daha fazlasını bulmaktan ileri geliyor, daha fazlasını buldukça daha iyileşiyor. Bulmayı seviyorum."

Bu argümanı daha ileriye, bu kitabın özündeki argümanlar açısından da açılımları olan farklı bir yöne taşımak mümkündür. Tartışılmış tiplerden herhangi birindeki bir çokevrende, içinde "hiçbir şey"in olmadığı, potansiyel olarak sonsuz derecede büyük ya da son derece küçük sonsuz sayıda bölge, ayrıca "bir şey"in olduğu bölgeler olabilir. Bu durumda neden hiçbir şey olmayacağına bir şey var sorusunun cevabı neredeyse banal bir hal alır: Bir şey vardır, çünkü eğer hiçbir şey olmasaydı, kendimizi burada yaşarken bulamazdık!

Asırlar boyunca bu kadar derin görünmüş bir soruya verilen böyle eften püften bir cevapta gizli olan hayal kırıklığını anlayabiliyorum. Ama bilim bize derin ya da eften püften bir şeyin ilk bakışta varsayabileceğimiz şeyden ciddi biçimde farklı olabileceğini söyler.

Evren bizim vasat hayal gücümüzün bekleyebileceğinden çok daha tuhaf ve çok daha zengindir, çok daha harika bir tuhaflığı vardır. Modern kozmoloji bizi bir asır önce formüle edilmesi mümkün olmayan fikirleri değerlendirmeye getirmiştir. Yirminci ve yirmi birinci yüzyılın büyük keşifleri, içinde iş gördüğümüz dünyayı değiştirmekle kalmamış, burnumuzun dibinde var olan ya da var olabilecek dünyayı (ya da dünyaları), biz arama cesaretini gösterinceye kadar gizli kalan gerçekliği anlayışımızda da devrim yaratmıştır.

Alıntı: Hiç Yoktan Bir Evren - Lawrence M. Krauss

26 Nisan 2025 Cumartesi

Mutlu İnsanlar - Felsefe

...Bu önemli konuyu tartışırken ve Cunégonde’u beklerken, Candide, San Marco Meydanı'nda kolunda genç bir kızla dolaşmakta olan genç bir Theatines keşişi gördü. Keşiş körpe, tombul ve güçlü kuvvetli görünüyordu; gözleri parlak, tavrı kendinden emin, burnu havada, yürüyüşü gururluydu. Genç kız çok güzeldi ve şarkı söylüyordu; keşişine âşık gözlerle bakıyor, ara sıra tombul yanaklarını çimdikliyordu. “Bari şu ikisinin mutlu olduğunu kabul edin,” dedi Candide, Martin’e. “Şimdiye dek, El Dorado hariç, meskûn dünyanın hiçbir yerinde mutlu insana rastlamadım. Ama bahse varım, şu genç kız ile şu keşiş son derece mutlu varlıklar.” “Ben de öyle olmadıklarına bahse varım,” dedi Martin. “O halde yapılması gereken tek şey onları akşam yemeğine davet etmek. O zaman yanılıp yanılmadığımı görürsünüz.”

Candide derhal çifte yanaştı, saygılarını sundu ve onları kaldığı hana macaroni, Lombardiya kekliği, mersinbalığı yumurtası yemeye, Montepulciano, Lacryma Christi, Kıbrıs ve Samos şarapları içmeye davet etti. Küçükhanım kızardı, keşiş daveti kabul etti. Kız, Candide’e birkaç damla gözyaşının gölge düşürdüğü hayret ve mahcubiyet dolu gözlerle bakarak keşişin peşinden gitti ve Candide’in odasına girer girmez ona şöyle dedi: “Nasıl olur da Mösyö Candide, Paquette’i tanımaz?” Bu cümleyi duyana kadar aklı sadece Cunégonde’da olduğu için kıza dikkatle bakmayan Candide de ona şöyle dedi: “Heyhat! Zavallı çocuk, demek Doktor Pangloss’u o hale getiren sizdiniz ha?”

Ne yazık ki beyefendi! Ta kendisiyim,” dedi Paquette. “Görüyorum ki her şeyi duymuşsunuz. Madam barones ile güzel Cunégonde’un bütün hanesinin başına gelen korkunç olayları öğrendim. Size yemin ederim, benim kaderim de onlarınkinden iyi olmadı. Beni son gördüğünüzde pek saftım. Günah çıkarmaya gittiğim Cordelier rahibi beni kolayca baştan çıkardı. Bunun feci sonuçları oldu. Mösyö baronun sizi kıçınızı tekmeleye tekmeleye kapı dışarı etmesinden bir süre sonra ben de şatodan ayrılmak zorunda kaldım. Eğer ünlü bir hekim bana acımasaydı ölmüştüm. Bir süre sırf minnetten o hekimin metresi oldum. Delilik derecesinde kıskanç olan karısı beni her gün acımasızca dövüyordu, şirret kadının tekiydi. Hekim çirkin mi çirkin, bense sevmediğim bir adam uğruna sürekli dayak yediğim için mutsuz mu mutsuzdum. Hırçın bir kadın için hekim karısı olmak ne tehlikelidir bilirsiniz beyefendi. Karısının davranışlarından usanan hekim bir gün ona, nezlesi geçsin diye öyle etkili bir ilaç verdi ki kadın korkunç çırpınışlarla iki saat içinde öldü gitti. Hanımefendinin ailesi beyefendiyi dava etti; adam kaçtı, ben hapse atıldım. Biraz güzel olmasam masumiyetim beni kurtaramaya yetmezdi. Yargıç hekimin yerini almak şartıyla beni serbest bıraktı. Kısa süre sonra yerimi başka bir kadın aldı, hiçbir mükâfat alamadan kovuldum, siz erkeklerin gözüne o denli hoş görünen, oysa bizler için bir sefalet çukurundan başka bir şey olmayan bu iğrenç mesleği sürdürmek zorunda kaldım ve çalışmak üzere Venedik’e geldim. Ah beyefendi! Şayet hiçbir ayrım gözetmeden arka arkaya yaşlı bir tüccarı, bir avukatı, bir keşişi, bir gondolcuyu, bir başrahibi okşamak zorunda kalmanın, her türden hakarete, her türden yuhalamaya maruz kalmanın, çoğu zaman sırf iğrenç adamın teki çekip çıkarsın diye ondan bundan etek ödünç almak zorunda kalacak kadar düşmenin, birinden kazandığını diğerine kaptırmanın, adli görevlilere rüşvet vermenin ve ufukta sizi sadece korkunç bir ihtiyarlılığın, bir hastanenin ve bir çöplüğün beklediğini bilmenin ne demek olduğunu bilseydiniz, benim dünya üzerindeki en bedbaht varlıklardan biri olduğumu anlardınız.”

Paquette odalardan birinde, Martin’in önünde iyi yürekli Candide’e bu sözlerle içini dökerken, Martin, Candide’e şunları söyledi: “Gördüğünüz gibi, bahsin yarısını kazandım bile.”

Peder Giroflée salonda kalmıştı, bir yandan akşam yemeğini bekliyor, bir yandan kadehindeki şarabı yuvarlıyordu. “Ama,” dedi Candide, Paquette’e, “size rastladığımda ne kadar şendiniz, ne kadar mutluydunuz. Şarkı söylüyordunuz, keşişi doğal bir şevkle okşuyordunuz. Şimdi iddia ettiğiniz talihsizlik nispetinde mutlu görünmüştünüz gözüme.” “Ah beyefendi!” diye cevap verdi Paquette. “Bu da mesleğin sefil yönlerinden biri işte. Dün bir subay beni dövüp paramı çaldı ama bugün bir keşişe hoş görünmek için neşeli numarası yapmam gerekti.”

Candide daha fazla duymak istemedi ve Martin’in haklı olduğunu itiraf etti. Paquette ve Theatines keşişiyle birlikte sofraya oturdular. Yemek hayli eğlenceli geçti. Sonlara doğru artık belli bir samimiyetle sohbet edilmeye başlandı. “Peder,” dedi Candide keşişe, “bana öyle geliyor ki siz herkesin gıpta ettiği bir hayatı yaşıyorsunuz. Yanağınızdan kan damlıyor, yüzünüzden mutluluk fışkırıyor. Keyfiniz için kolunuza çok güzel bir kız takmışsınız, Theatines keşişi olmaktan da pek memnun görünüyorsunuz.”

Ne yalan söyleyeyim beyefendi,” dedi Peder Girof­lée, “bütün Theatines’ler denizin dibini boylasa yüreğim yağ bağlar. Belki yüz kere manastırı ateşe vermeyi, sonra da gidip Türk olmayı düşündüm. Ailem beni on beş yaşındayken bu nefretlik cüppeyi giymeye zorladı, lanet abimin önü açılsın diye, Tanrı onun belasını versin! Manastırda kıskançlıktan, geçimsizlikten, hiddetten başka bir şey yok. Verdiğim birkaç kötü vaazla elime biraz para geçtiği doğrudur. Gerçi paranın yarısına başrahip el koyuyor, geri kalanını da kızlara yediyorum. Ama akşam­ları manastıra döndüğümde kafamı yatakhanenin duvarlarına çarpacak gibi oluyorum. Bütün kardeşlerim de benimle aynı durumdalar.”

Martin her zamanki soğukkanlılığıyla Candide’e dön­dü ve, “Söyleyin bakalım,” dedi ona, “bütün bahsi ben kazanmadım mı?” Candide, Paquette’e iki bin, Peder Giroflée’ye bin piaster verdi. “Bu paralarla mutlu olacaklarına eminim,” dedi Candide. “Hiç sanmam,” dedi Martin. “Belki de bu paralarla onları daha bile mutsuz etmiş olabilirsiniz.” “Her şey olacağına varır,” dedi Candide. “Tek tesellim, hayatta bir daha asla kavuşamam dediğin insanlara çoğu zaman kavuşulduğunu görmem. Kızıl koyunumla Paquette’e rastladıysam, Cunégonde’a da pe­kâ­lâ rastlayabilirim.” “Umarım Cunégonde bir gün sizi mesut eder,” dedi Martin. “Ama benim bu konuda ciddi şüphelerim var.” “Pek acımasızsınız,” dedi Candide. “Yaşadım ve gördüm de ondan,” dedi Martin.

Ama şu gondolculara bir bakın,” dedi Candide. “Sürekli şarkı söylemiyorlar mı?” “Siz onları evlerinde, karılarıyla ve veletleriyle görmediniz ki hiç,” dedi Martin. “Dòge’nin kendine göre dertleri varsa, gondolcuların da kendilerine göre dertleri var. Her şey hesaba katıldığında bir gondolcunun kaderinin bir dòge’ninkine yeğ olduğu doğrudur. Ama aradaki fark incelemeye değmeyecek kadar cüzi bence.”

Her yerde Brenta kıyısındaki o güzel sarayda oturan ve yabancıları pek güzel ağırlayan Senatör Pococu­ranté’den söz edip duruyorlar,” dedi Candide. “Dediklerine göre, hayatında hiç keder nedir bilmemiş bir adammış.” “Böylesine nadir bir türü görmeyi çok isterim doğrusu,” dedi Martin. Candide hemen Senyör Pococuran­té’ye haber gönderip ertesi gün kendisini ziyarete gelmek için izin istedi.

Alıntı: Candide ya da İyimserlik – Voltaire

***

Çevremizde bazen mutlu insanlara rastlarız. Onlar her zaman göründükleri kadar mutlu mudur! İlginç bir çıkarsama yapılmış.

23 Nisan 2025 Çarşamba

Laboratuvarda Büyük Boyutta Et Üretmek Başarıldı - Teknoloji

İnsanların alıştığı boyut ve dokuda et üretme hedefine gittikçe yaklaşılıyor. Bu teknoloji geliştikçe, et sağlama yöntemi de gelecekte değişmeye başlayacaktır. Hayvanlardan et üretmek yerine kültürlü et üretmek daha ucuz hale gelebilir. Hayvan etini oluşturan hücrelerden bir miktar alınıyor. Rahim olanaklarını kısmen taklit eden bir ortama yerleştiriliyor. Bu hücreler orada bölünerek çoğalıyor, embriyo gibi. Böylece et parçasına dönüşüyor. Yani yapay etin doğal etten farkı yoktur.

***

Japonya liderliğindeki ekip 11 gramlık bir tavuk parçası yetiştirdi – ve ürünün beş ila on yıl içinde piyasada olabileceğini söylüyorlar.

Araştırmacılar, dolaşım sistemini oluşturan kan damarlarını taklit eden bir cihazda tavuk parçaları büyüklüğünde parçalar ürettikten sonra laboratuvarda et yetiştirmede çığır açacak bir gelişme kaydettiklerini iddia ediyorlar.

Bu yaklaşım, jel içinde süspanse edilmiş tavuk kas hücrelerine oksijen ve besin sağlamak için ince içi boş lifler kullanıyor; bu gelişme, bilim insanlarının 2 cm uzunluğa ve 1 cm kalınlığa kadar et parçaları yetiştirmesine olanak tanıyor.

Araştırmacılar, içi boş fiber biyoreaktörün laboratuvarda tavuk, sığır eti, domuz eti ve balık gibi bütün parçaların yetiştirilmesinin önünü açtığına inanıyor. Aynı teknolojinin işlevsel organlar üretme potansiyeli de var.

Dundee'deki James Hutton Enstitüsü'nden Prof. Derek Stewart, "Bu dönüştürücü bir adım gibi görünüyor, gerçekten zarif bir çözüm," dedi. "İnsanların yemeye programlandığı bir boyut ve ölçekte bir şey yarattılar: bu tavuk nugget modeli."

Laboratuvarda et yetiştirmenin önündeki en büyük engel, dokuların kalın bölümlerindeki kas hücrelerine yeterli besin ve oksijenin ulaştırılmasındaki zorluktur. Bunlar olmadan hücreler ölür. Bu nedenle, birçok proje kıymaya benzer minik et parçaları yetiştirmeye odaklanır.

Tokyo Üniversitesi'nden Prof. Shoji Takeuchi, boyut sorununu çözmek için canlı hücreleri bir jel içinde tutan ve onları malzemeden geçen ince, yarı geçirgen lifler yoluyla oksijen ve besinle besleyen bir biyoreaktör inşa etti.

Takeuchi, "Kalın doku yetiştirmedeki temel zorluklardan biri, merkezdeki hücrelerin yeterli oksijen ve besin almakta zorluk çekmesi ve bunun da hücre ölümüne yol açabilmesidir" dedi. "Sistemimiz, iç perfüzyon sağlayarak bu sorunu çözmeye yardımcı oldu ve bu da daha kalın, daha tutarlı dokuların büyümesini desteklememize olanak sağladı."

Trends in Biotechnology'de yazan Takeuchi ve ekibi, içinden 1.000'den fazla içi boş lif geçen bir jelden 11 g'lık bir tavuk parçasını nasıl yetiştirdiklerini açıklıyor. Hücreleri beslemek için liflere besin ve oksijen açısından zengin bir kültür ortamı pompalandı.

Takeuchi, etin daha büyük, daha yapılandırılmış parçalar halinde yetiştirilmesinin araştırmacıların tavuk göğsü veya uyluk gibi etin dokusunu ve görünümünü taklit etmesine yardımcı olabileceğini söyledi. "Küçük ölçekli veya kıyılmış kültürlü et üretmek daha kolay olsa da tüketicilerin geleneksel kesimlerle ilişkilendirdiği lifli yapıyı ve ağız hissini tam olarak yakalayamayabilir" diye ekledi.

Şimdilik, yapay dolaşım sisteminin içi boş lifleri et büyüdükten sonra elle çıkarılmalı. Ancak bilim insanları bunları, etin dokusunu değiştirmek için kullanılabilecek yenilebilir selüloz lifleriyle değiştirmeyi amaçlıyor.

Stewart, yenilebilir liflerin başka olasılıklara da kapı açabileceğini söyledi. Etlerin kültür ortamına çinko ve selenyum eklenerek güçlendirilebileceğini, yaşlı insanların bağışıklık sistemlerinin güçlendirilmesine yardımcı olabileceğini öne sürdü. Ayrıca masala sosunun tüplerden geçirilerek tavuk tikka masalasının nugget versiyonunun yaratılıp yaratılamayacağını merak etti. "Bir şans veririm," dedi.

Takeuchi, biyoreaktörün gelecekteki versiyonlarının, daha büyük et parçalarının büyümesine izin vermek için hücrelere daha fazla oksijen taşıyan yapay kana ihtiyaç duyabileceğini söyledi. Yeterli fonlamayla, bu yaklaşıma dayalı ürünlerin beş ila 10 yıl içinde mevcut olabileceğine inanıyor.

"İlk başta, esas olarak malzeme ve üretim maliyetleri nedeniyle geleneksel tavuktan muhtemelen daha pahalı olacak," dedi. "Ancak, aktif olarak gıda sınıfı, ölçeklenebilir sistemler geliştiriyoruz ve başarılı olursak, maliyetin zamanla önemli ölçüde azalmasını bekliyoruz."

Makale: Laboratuvarda üretilen tavuk ‘nugget’lar kültür eti için ‘dönüştürücü bir adım’ olarak nitelendirildi - The Guardian

15 Nisan 2025 Salı

Sunumu Yapabilmek - Sahne

 


9 Nisan 2025 Çarşamba

Yapay Zeka Turing Testini Geçti! - Teknoloji

Yapay zeka teknolojisinde tarihi bir dönüm noktası yaşandı. OpenAI tarafından geliştirilen GPT-4.5 ve Meta’nın LLaMa-3.1 modelleri, uzun yıllardır yapay zekanın gelişim düzeyini belirlemek için kullanılan Turing Testi’ni başarıyla geçerek insanlardan ayırt edilemez hale geldi. Bu gelişme, yalnızca yapay zekanın teknik kapasitesini değil, aynı zamanda insan-makine etkileşiminde yeni bir dönemin başladığını da işaret ediyor.

Turing Testi Nedir?

İkinci Dünya Savaşı döneminde şifre kırıcı olarak bilinen İngiliz matematikçi Alan Turing, 1950 yılında, bir makinenin zeka seviyesini ölçmek amacıyla “Turing Testi” kavramını geliştirdi. Bu testin temel prensibi, bir insanın, karşısındaki konuşma partnerinin insan mı yoksa makine mi olduğunu ayırt edememesi üzerine kurulu. Eğer bir yapay zeka, insanı kandırabilecek düzeyde iletişim kurabiliyorsa, testten geçmiş sayılır.

Kaliforniya ve San Diego Üniversiteleri’nden Ortak Araştırma

Kaliforniya Üniversitesi (UC) ve San Diego Üniversitesi’nden (UCSD) bilim insanlarının gerçekleştirdiği kapsamlı çalışmada, GPT-4.5 ve LLaMa-3.1 modelleri, Turing Testi’ne tabi tutuldu. Araştırmada, biri üniversite öğrencilerinden diğeri çevrimiçi bir platform olan Prolific’ten alınan toplam 284 katılımcı, rastgele atanmış şekilde beşer dakikalık çevrimiçi sohbetler gerçekleştirdi. Katılımcılara, sohbet partnerlerinin insan mı yoksa yapay zeka mı olduğu söylenmedi.

Sohbetin ardından, katılımcılardan, konuştuğu kişinin insan mı olduğunu değerlendirmeleri istendi. Test sonuçlarına göre, GPT-4.5 modeli %73, LLaMa-3.1 ise %56 oranında insan olarak tanımlandı. Bu oranlar, Turing Testi’nin başarı kriterini karşılayan ilk deneysel veriler olarak kayda geçti.

Zeka Değil, Duygusal Akıcılık

Çalışmaya dair dikkat çekici bir yorum da Psychology Today ve teknoloji düşünce kuruluşu Nosta Lab’dan geldi. Uzmanlar, yapay zekaların testleri yalnızca “zekalarıyla” değil, duygusal akıcılık ve empatik iletişim becerileriyle geçtiğine dikkat çekti. İnsan katılımcıların, mantıksal tutarlılıktan çok, “duygusal ton”, “argo kullanımı” ve “samimi diyaloglar” üzerinden değerlendirme yaptıkları ortaya kondu.

Gerçekten İnsan Gibi mi?

Her ne kadar GPT-4.5 ve LLaMa-3.1 modelleri Turing Testi’ni geçmeyi başarmış olsa da, uzmanlar bu modellerin hala gerçek bir “anlama” kapasitesine sahip olmadığını vurguluyor. Yapay zekalar, insan gibi konuşabiliyor ancak bilinç, sezgi ve etik karar verme gibi bilişsel yetkinliklerden yoksun.

Yeni Testlere İhtiyaç Var

Turing Testi’nin geçilmesi, yapay zekanın evriminde önemli bir kilometre taşı olsa da, bu tür sistemlerin insan benzeri etkileşim kurabilmesi, onların gerçekten “insan gibi” düşündüğü anlamına gelmiyor. Bu nedenle, bilim insanları artık yapay zekayı ölçmek için yeni test ve kriterlerin geliştirilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Makale: Yapay Zeka Turing Testini Geçti - TRAI


Yapay Zeka artık Turing Testi’ni geçebiliyor. Yine de Yapay Zeka düşünebiliyor demek için hâlâ erken. Sadece insanın vereceği cevapları taklit ediyor. Hâlâ bir iç ses ya da iç yazı hissetmiyor. Bir konuda ne cevap vereceğini kendi içinde tartışmıyor. Vereceği cevabı otomatik olarak oluşturuyor. Evet, düşünmüyor. Buna rağmen Turing Testi’ni geçebiliyor. Bunun anlamı Turing Testi’nin geçerliliğini artık kaybetmiş olmasıdır. Artık daha güçlü testlere ihtiyaç var.