15 Kasım 2017 Çarşamba

Sahne: Başarma Mecburiyeti


Einstein, Görelilik Teorisini tamamlamaya çalışmaktadır. Beklemediği bir rakip edinmiştir. Hem de kendi alanından bile değil; Bir matematikçi.

Albert:
Bana yardım etmek isteminize gerçekten çok sevindim.
Hubert:
Yardım etmek mi? Eee... Eğlenceli olurdu. Ama o fazla uzun sürer.
Hayır, bunu kendi başıma çok daha çabuk çözerim.
Albert:
Kendi başınıza?
Hubert:
Profesör Einstein, fizik fizikçilere bırakılamayacak kadar karmaşıktır!

Max (Planck):
Albert keyfini kaçıran nedir?
Albert:
Önce O tamamlayacak.
Max:
Kendini şanslı saymalısın.
Dünyadaki en büyük matematikçilerden birinin bir fizikçinin davasıyla meşgul olmaya karar vermesi her gün olan bir şey değil.
Otur Albert. Lütfen...
Albert:
Görelelik, bugüne kadar aklıma gelen en büyük fikir.
Söyler misiniz; Onu kendi başıma tamamlamak istemem çok mu yanlış!
Max:
Albert gerçekten akademik övgü için halka açık bir sidik yarışı mı başlatacaksın!
Üstelik oğullarımız, benim oğullarım orada gerçek bir savaştayken.
Öyle mi, hımm?
Ayrıca Hubert üst düzey bir matematikçidir. Ona ayak uydurmaya çalışman ahmaklık olur.
Albert:
Max; Sahip olduğum tek şey bu!
Max:
Hayat işten ibaret değildir Albert.

Yeryüzünde vardır böyle insanlar. Bu duyguyu derinden yaşarlar. Hayatlarında tek tutundukları dal odur. Üzerine deli gibi konsantre oldukları konudur. Kafalarında hep o konu döner. Kafa o konuya kayar istemsiz sıklıkla, dinlenirken bile. Gerçekten yoktur başka bir şeyleri. Beklenti de yüksektir elbette, yoksa kafalarını takmazlardı o kadar. :-)

Diğer her şeyden vazgeçmiş gibidirler. Kafa hep aynı konuyla meşgul olduğundan başka şeylere yetişemezler. Dağınık olmalarının nedeni de budur. Albert Einstein İngilizce'yi hiç doğru düzgün öğrenememiştir, ABD'ye yerleştiği halde. Aslında başarabilmelerinin nedeni de budur zaten; Beynin tüm enerjisini tek bir konuya odaklayabilmeleridir. Ama geriye pek fazla bir şey de kalmıyor işte. Çaresizdirler. :-)

Daha önce paylaşılmıştı şu sahne:
Pauline (annesi):
Mileva, hayatım...
Albert'imin yardımına ihtiyaç duymadığı tek bir konu varsa,
o da bilimdir.
Ama hayatının geri kalanında çok çaresizdir! :-)

Bu öylesine bir sahne değildir. İletişim kurmak zor gelir mesela. Zaten asosyaldirler. John Nash, Isaac Newton, Nikola Tesla da böyledir. Meslektaşları arasında ünlenince, bu biraz daha kolay olur tabii. Diğer insanlar onlarla konuşmak isterler, çünkü. :-)

Albert'in başarıyor olması kızlara da çekici gelmiştir, elbette. Evlenmiştir bile. Ama gerçek şu ki; Ne çocuklarına ilgi göstermiştir, ne de karısına ilgi göstermiştir fazla. Çünkü hırs yapmıştır. Kafası tek bir problemle meşguldür! :-)

Çeşitli nedenleri olabilir. Baştan ters gitmiş şeyler olabilir. Belki, yanlış şeye odaklanılmıştır. Bu tür insanlar başaramadıklarında ne olur! Bir şeyler olacakmış gibi görünmediğinde artık, inanç kalmaz. Motivasyon söner. Sahip oldukları tek şey oydu çünkü. Yoktur başka şeyleri gerçekten. İçlerinden gelmez artık, uzun uzun odaklanmak. Dağılırlar. İlgilerini kaybeder, soğurlar. Normal insan gibi de olamazlar bunlar ama. Ellerini ayaklarını çekmiş gibi görünürler. Utangaçlaşırlar. İyice münzevileşirler.

Daha önce bir sahne paylaşılmıştı yine:
Araştırmaları bir yere varmadı. Fizikten uzaklaştı! Vazgeçmiş gibi görünmektedir. Belki, yenilmişlik duygusunun da etkisiyle daha da münzevi oldu. Isaac Newton'ın böyle hissettiğini söyleyebiliriz mesela; Yani başlangıçta.

Bu arada; O matematikçi başarmıştır. Görelelik Teorisini gerçekten de Albert Einstein'den önce tamamlamıştır. Ama koca teoride küçük bir ek olduğundan olsa gerek, Albert kaybetmiş gibi hissetmemiştir muhtemelen. :-) Görelilik Teorisi Albert Einstein'le anılmıştır hep.

Yeniden ulaşılabilir görünebilirse önemli bir hedef, motivasyonu da alevlendirir tekrar...

“Ya bu canavarı ehlileştirmiş olacağım.
...
Ya da altında kalmış olacağım.”

Meraklısına:
Yapımcılığını Ron Howard'ın üstlendiği biyografide, Johnny Flynn'nin oyunculuk, Murat Şen'in seslendirme performansını izliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder