Dışarıdan
gelen birine göre IBM'in içinde bir sera havası vardı.
Sanki
çok uzun bir süre dünyayla bağlantısı kesilmiş, yapayalnız
kalmış
bir tropik ekosistem gibiydi. Sonuçta da başka hiçbir yerde
bulunmayan
egzotik yaşam biçimleri ortaya çıkmıştı. IBM kendi
içine
öylesine dönmüş, kendi kuralları ve çelişkilerine öylesine
dalmıştı
ki,
sağlamlığını yitirmişti ve dışarıdan gelecek herhangi bir
saldırıya
karşı koyamaz hale gelmişti.
Önemli olan her şeyin şirketin
içinde filizlendiği görüşü, sanırım
çoğu sorunun temel kaynağıydı.
Görev yapamama durumunun
ne kadar yayıldığını
açıklayabilmek için bazı olguları kısaca tanımlamak
zorundayım.
Müşteri gereksinimlerine karşı
genel bir ilgisizliğin yanı sıra,
içsel politikalarla yeterinden fazla
ilgilenmek derhal göze çarpıyordu.
Bürokratik altyapı, işbirliğini
desteklemek yerine kendi konumunu
korumaya yönelik olduğundan, başlanan
projelerin olduğu gi-
bi bırakılmasına izin veriliyordu.
Yönetim kadrosu ise hareket etmek
yerine uzaktan gözlemlemeyi
yeğliyordu. IBM'in kendine özgü
bir dili bile vardı.
Bunları IBM ile alay etmek için
söylemiyorum. Tam tersine,
daha önce de belirttiğim gibi,
şirketin özgün güçlerinden birini oluşturuyordu.
Ama tüm canlılar gibi hastalıklara
yakalanma riski vardı
ve tedavinin ilk adımı semptomların
tanımlanması olmalıydı.
***
Buradaki analiz çok şıktır. Kolay
unutulamaz. Bir işletme kitabında değil de sanki bir edebiyat
eserinde rastlanabilecek tanımlamalar. Özellikle tropik ekosistem
benzetmesi yaratıcıdır. Sıcak serada egzotik yaşam biçimlerinin
türemesi... Bunlar şaşırtıcı özellikler sergileyebilir. Ne var
ki reel dünyada -reel ekonomide- çok talihli olamayacaklardır.
Dünyayla bağlantısı kesilmiştir. Sonunda asıl varlık nedenine,
müşteriye ilgi dağılıp gider. Tüm bunlara rağmen “teknolojiye
dair tüm önemli fikirleri, nasıl olsa bizden başka bulan
olmayacaktır” umudunun korunabilmesi. Bunlar, bir şirket
gibi aslında bir insanı da tarif edebilecek sözler. Bunlar,
neredeyse Oblomovvari teşbihler. :-)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder