...Peki ya bayılma olarak bildiğimiz senkop gerçekleştiğinde
bilince ne olur? Beyin sapına ve serebral kortekse giden kan akışı
aniden kritik düzeyin altına düştüğünde bayılırız.
Özellikle beyin sapı olmak üzere, duyguların oluşumuna önemli
ölçüde katkıda bulunan beyin merkezlerindeki nöronlara giden
oksijen ve besin maddelerinin yetersiz kalması sonucunda, beynin
faaliyetlerinin büyük bir bölümü geçici olarak kesintiye uğrar.
Organizma bünyesinden aktarılan bilgiler aniden merkezi sinir
sisteminin dışında kalır ve duyguların bilince katkısı birden
kesintiye uğrar. Kişinin kendisinin ve çevresinin farkında
olmamasının yanı sıra kas gücü de zayıflar; bu nedenle,
bayılan kişi kendinden geçerek yere düşer. Tıpkı
Paris’teki Salpêtrière Hastanesi’nde Jean-Martin Charcot’un
histeri üzerine yaptığı çalışmalar sırasında hastalarının
bayılarak düşmesi gibi. Charcot, 19. yüzyılın ikinci yarısında
nöroloji ve psikiyatri alanlarında önde gelen bir bilim insanıydı.
Günümüzde artık görülmeyen histeri hastalığı üzerine
yaptığı çalışmalarla ün kazanmıştı. Sigmund Freud,
Charcot’un bazı derslerine katılarak kendi çalışmaları için
büyük fayda sağlamıştır.
Bilinç kaybının beyin
sapı ile ilişkilendirilmesi, çağdaş bir görüş olup, bir başka
önemli bilim insanı olan Nörolog Fred Plum tarafından da ortaya
konmuştur. Beyin sapının bilincin anahtarı olmasına dair benim
açıklamam ise, duyguların homeostatik faaliyetlerin ifadeleri ve
bilincin oluşturulma sürecinin temel bileşenlerinden olduğu
görüşüyle ilintilidir. Artık hem homeostazın hem de duyguların
ardındaki mekanizmanın önemli bileşenlerinin, beyin sapının üst
kısmında, trigeminal sinir girişi seviyesinden yukarıda ve tam
olarak bu bölümün arka kısmında yer aldığını biliyoruz
(Şekil IV.1’de “B” ile gösterilen alan). Beyin sapının bu
bölümünün zarar görmesi komaya neden olur.
İlginç olan, aynı bölümün ön kısmında (Şekil IV.1’de “A” ile gösterilen alan) bir hasar oluşmasının komaya yol açmaması, bilinç durumunu hiç etkilememesi, fakat bunun yerine daha önce değindiğim “sürgüleme sendromu” adı verilen duruma neden olmasıdır. Bu sendromdan mustarip olan kişiler uyanıktır ve bilinçlidir, ancak çoğunlukla hareket edemedikleri için iletişim becerileri de büyük ölçüde azalır.
Alıntı: Hissetmek ve Bilmek: Aklın Bilinç Kazanması - Antonio Damasio
***
Bu gerçekten çok ilginç bir gözlem. Beyin sapı zarar gördüğünde bilinç kapanıyor! Beyin sapı, beynin bedeni hissetmesini sağlayan bölüm. Yani beyin bedeni hissedemediği zaman bilinç yok oluyor. Bilincin varlığının, bedeni hissetmekle çok güçlü bir bağlantısı var gibi görünüyor!
Eğer Antonio Damasio haklıysa bu şu anlama gelir. Bir bilincin oluşması için hissedilebilen bir bedenin varlığı şart. Bu durum bulut tabanlı YZ’lerde bir bilincin oluşturulmasını zorlaştırabilir. Çünkü onlar sunucu bilgisayarlarda çalışıyor. Dolayısıyla hissedebilecekleri bir bedenleri olmayacak. Ama bunun yerine, robotların hissedebilecekleri bir bedenleri olabilir. Bedeni algılayıcılarla hissedeceklerdir. Böylece robotlarda bilinç de oluşturulabilir. Robotlarda bilinç oluşturulabileceğini zaten Antonio Damasio da kabul ediyor. Ama onun vurguladığı gibi bilinç için hissedilebilen bir beden gerçekten şartsa bulut tabanlı YZ’lerde bilinç oluşturulamaz! Gerçi robotların, kendi YZ’leri yerine bulut tabanlı YZ’yi kullanmaları sağlanabilir. Robotlar hissettikleri beden verilerini bulut tabanlı YZ’ye gönderebilirler. Böylece bulut tabanlı YZ, hissettiği bir çok robot bedene sahip olmuş olur. Ve sunucu bilgisayarlarda da bilinç oluşması mümkün olur.