18 Ekim 2018 Perşembe

Düşüncenin Dili - Alıntı

DÜŞÜNCENİN DİLİ

Rüyalar aşırı yüklenmiş beyin için bir güvenlik kapakçığıdır.
SIGMUND FREUD, Rüyaların Yorumu, 1911
Beyin onun sayesinde düşündüğümüzü düşündüğümüz bir aparattır.
AMBROSE BIERCE, Şeytanın Sözlüğü

Neokorteksin çalışma yollarıyla ilgili şimdiye kadar öğrendiklerimizi özetlemek için 35-40. sayfalardaki neokortikal şekil tanıma modülü diyagramlarına bakabilirsiniz.

a) Dendritler şekli temsil eden modüle giriş yaparlar. Şekiller iki ya da üç boyutlu gibi görünse de tek boyutlu sinyal dizisiyle temsil edilirler. Şekil, şekil tanıyıcının şekli tanıyabilmesi için bu (ardışık) sırayla var olmalıdır. Dendritlerin her biri eninde sonunda daha alt kavramsal basamaklarda bulunan, alt basamakta bu şekli oluşturan şekillerden birini tanımış, bir ya da daha fazla şekil tanıyıcı aksonuyla bağlantı kurar. Girdi şekillerinin her biri için alt basamaktaki birçok şekil tanıyıcı, daha alt basamaktaki şekilleri tanıdığı sinyalini oluşturabilir. Şekli tanımak için gerekli olan eşik değeri, tüm girdi sinyalleri ulaşmamış olsa dahi aşılabilir. Modül sorumlu olduğu şeklin var olma olasılığını hesaplar. Bu hesaplama “önem” ve boyut” parametrelerini dikkate alır (aşağıda [f] maddesine bakabilirsiniz).
Bazı dendritlerin modülün içine, bazılarının da modülden dışarıya sinyal ilettiğini unutmayalım. Eğer birkaç tanesinin dışında tüm girdi dendritleri bu şekil tanıyıcıya alt basamaklarındaki şekillerin tanındığı sinyalini gönderirse bu şekil tanıyıcı aşağıdaki şekil tanıyıcıya ya da şekil tanıyıcılara alt basamak şekillerinin henüz tanınmadığını sinyalleyerek yüksek bir ihtimalle bu şeklin yakın zamanda tanınacağını ve alt basamak şekil tanıyıcısının ya da tanıyıcılarının tetikte olması gerektiğini belirtir.

b) Bu şekil tanıyıcı (girdi dendrit sinyallerinin tümünün ya da çoğunun aktive olmasına bağlı olarak) şeklini tanıdığında bu şekil tanıyıcının aksonu (çıktısı) aktifleşir. Böylece, bu akson girdi işlevi göreceği, birçok yüksek basamak şekil tanıyıcıya bağlanan bütün dendrit ağına bağlanır. Bu sinyal, büyüklük bilgisini iletir ve bu şekilde bir sonraki kavramsal basamakta bulunan şekil tanıyıcılar bu bilgiyi dikkate alır.

c) Yüksek basamaklardaki bir şekil tanıyıcı onu oluşturan şekillerin kendisinin temsil ettiği şekil hariç tümünden ya da çoğundan pozitif sinyal alıyorsa bu yüksek basamak tanıyıcı sinyal alamadığı tanıyıcıya sinyal gönderip temsil ettiği şekli beklediğini söyleyebilir. Böyle bir sinyali alan tanıyıcı bazı girdileri mevcut değilse ya da anlaşılmıyorsa bile eşik değerini düşürerek aksonuna sinyal gönderme olasılığını artırır.

d) Aşağıdan gelen engelleyici sinyaller şekil tanıyıcının şeklini tanıma ihtimalini azaltır. Bu durum bahsettiğimiz şekil tanıyıcıyla ilişkilendirilmiş şeklin alt basamaktan tanınmış şekillerle tutarlı olmamasından kaynaklanabilir (örneğin bir bıyığın alt basamaktaki bir tanıyıcı tarafından tanınması görüntüdeki kişinin “kadın” olması ihtimalini düşürür).

e) Yukarıdan gelen engelleyici sinyaller de şekil tanıyıcının şekli tanıma olasılığını düşürür. Bu durum, yüksek basamaktaki bir kavram için şeklin ilişkilendirildiği tanıyıcıyla tutarsız olmasından kaynaklanabilir.
(Buna da ben örnek vereyim: Yukarıdaki şekil tanıyıcı, karşısındaki kişinin kadın olduğuna çoktan karar vermiş olsun. Alt basamaktaki bir şekil tanıyıcının, bir şeyi bıyığa benzetmeye başladığını varsayalım. Bu durumda, yukarıdaki şekil tanıyıcı, alttaki şekil tanıyıcıyı baskılar. Aşağıya engelleyici sinyal gönderir. Alt basamaktaki şekil tanıyıcının, şekli tanıma ihtimalini azaltır.)


f) Her bir girdi için önem, tahmini boyut ve boyutun tahmini çeşitliliği gibi depolanan parametreler vardır. Modül bu parametreleri temel alarak genel bir olasılık hesaplar, var olan girdileri belirten o anki sinyalleri ve bu sinyallerin büyüklüğünü hesap eder. Bunu matematiksel olarak ideal bir şekilde başarmanın yolu “gizli Markov modeli” tekniğidir. Böyle modeller bir hiyerarşide düzenlendiğinde (neokortekste olduğu gibi ya da neokorteksi simüle etme girişimlerinde olduğu gibi) buna hiyerarşik gizli Markov modeli deriz.

Neokortekste tetiklenen şekiller diğer şekilleri tetikler. Kısmen tamamlanmış şekiller, kavramsal hiyerarşinin aşağılarına sinyaller gönderir; tamamlanmış şekiller kavramsal hiyerarşinin yukarılarına sinyaller gönderir. Bu neokortikal şekiller düşünmenin dilidir. Aynı dil gibi hiyerarşiklerdir fakat aslında dil değillerdir. Düşüncelerimiz birincil olarak dil elementleri olarak kavranmaz, dil de neokorteksimizde şekiller hiyerarşisi şeklinde bulunuyor olsa bile yalnızca dili temel alan düşüncelere sahip olabiliriz. Ancak çoğu zaman düşünceler bu neokortikal şekillerle temsil edilir.

Yukarıda açıkladığım gibi, eğer bir kişinin neokorteksindeki şekil aktivasyonlarını ortaya çıkarabilseydik aktive edilmiş şekillerin altında ve üstünde yer alan bütün şekil hiyerarşisi olmadan bu aktivasyonların ne anlam ifade ettiğiyle ilgili çok ufak bir fikrimiz olurdu. Bu da aşağı yukarı bir insanın bütün neokorteksine erişim gerektirir. Düşüncelerimizin içeriğini anlamak bizim için yeterince zorken bir başka insanınkini anlamak kendimizinkinden farklı olan bir neokorteks üzerinde uzmanlaşmayı gerektirirdi. Elbette henüz bir başkasının neokorteksine erişimimiz yok, bunun yerine bu kişinin kendi düşüncelerini dile (bununla birlikte el kol hareketleri gibi daha başka şeylere de) dökme girişimlerine güvenmemiz gerekiyor. İnsanların bu iletişim görevlerini başarmadaki eksik becerileri bir başka karmaşıklık tabakası daha ekliyor - hiç şüphesiz birbirimizi ne kadar doğru anlıyorsak bir o kadar da yanlış anlarız.

İki çeşit düşünme tarzımız var. Biri yönlendirilmeyen düşünce, yani düşüncelerin mantık dışı bir şekilde bir diğerini tetiklemesi. Bir iş yaparken, örneğin toprak tırmıklamak ya da yolda yürümek, ani bir şekilde yıllar ya da on yıllar öncesinden anı hatırlamaya başladığımızda deneyimi geri çağırırız çünkü tüm anılar bir şekil sekansıdır. Daha geniş çaplı bir hikâye koleksiyonunu oluşturmamızı sağlayan bir sürü başka hikâye hatırlamadan ani bir şekilde bir sahneyi görsel hâle getiremeyiz. Eğer sahneyi bu şekilde görselleştirebilirsek aslında sahneyi hatırlama zamanlarından kalma ipuçlarıyla zihnimizde yaratıyoruzdur; anının kendisi görüntü olarak ya da görsel olarak saklanmaz. Daha önce bahsettiğim gibi, bir düşüncenin aklımıza gelmesini sağlayan tetikleyiciler belirli ya da belirsiz olabilir. Alâkalı düşünce dizisi hemen unutulmuş olabilir. Düşünce dizisini hatırlasak bile bu dizi, doğrusal olmayan ilişkiler devresi gibidir.

İkinci düşünme tarzımız ise yönlendirilen düşünmedir, bu düşünme tarzını bir problemi çözme girişiminde bulunduğumuzda ya da düzenli bir cevap formüle ettiğimizde kullanırız. Örneğin, birine söylemeyi düşündüğümüz bir şeyi zihnimizde prova ediyor olabiliriz ya da yazmak istediğimiz bir paragrafı (belki de zihin üzerine yazdığımız bir kitap için) formüle ediyor da olabiliriz. Bunlar gibi görevleri düşündüğümüzde her bir işi hemen küçük iş parçalarına ayırır ve bir hiyerarşi oluştururuz. Bir kitap yazmak, örneğin, bölümleri yazmayı içerir; her bölüm kendi içinde parçalardan oluşur; her parça paragraflardan; her paragraf bir düşünceyi anlatan cümlelerden oluşur; her düşünce bir grup elementten oluşur; bu elementler ve elementler arasındaki ilişkiler açıkça ifade edilebilmesi gereken fikirler içerir vb. Aynı zamanda neokortikal yapılarımız izlenmesi gereken belirli kuralları öğrenmiştir. Eğer görev yazmak ise gereksiz tekrarları önlememiz gerekir; okuyucunun yazılan şeyi takip edebildiğinden emin olmalıyız; dilbilgisi kurallarına ve yazı stili kurallarına uymamız gerekir vs. Dolayısıyla yazar zihninde bir okur modeli inşa etmelidir ve bu inşa da hiyerarşik olmalıdır. Yönlendirilen düşünmeyi uygularken neokorteksimizdeki listelere doğru adım atıyoruz, bu listelerin her biri geniş alt liste hiyerarşilerine uzanır ve her biri kendi değerlendirmelerini göz önünde tutar. Neokortikal şekildeki liste elementlerinin koşulları içerdiğini de akılda tutmalıyız, bu sayede sonradan gelen düşüncelerimiz ve hareketlerimiz, bizler bu süreçte giderken yapılan değerlendirmelere bağlı olacak.

Dahası, bunun gibi her yönlendirilmiş düşünce, yönlendirilmemiş düşünce hiyerarşilerini tetikler. Devam eden, uzun uzadıya düşünme fırtınası hem duyusal deneyimlerimize hem de yönlendirilmiş düşünme girişimlerimize katılır. Bu tetiklenen şekillerin şimşek fırtınalarından oluşan gerçek zihin deneyimlerimiz karmaşık ve dağınıktır hatta saniyede yaklaşık yüz kere değişir.

Bir Zihin Yaratmak


Düşünmek, şekil tanıma hiyerarşisiyle mümkün oluyor. Nasıl çalıştığını bu bölümde güzel anlatmış Ray Kurzweil. Bu nedenle burada alıntılamak istedim. Örneğin Siri bu şekilde kullanıcıyı anlıyor. Ve araba plakalarını okuyabilen sistemler, bazı sitelerin girişlerinde kullanılabilecek kadar ucuzlamış durumda. Kitaptaki sayfaları da OCR yazılımları harfleri tanıyıp metine dönüştürüyor, yapay sinir ağı sayesinde. Yukarıdaki kitap alıntısını, tarayıcının kendi yazılımı kullanarak metne dönüştürmedim. Bunun yerine çevrim içi OCR hizmetleri kullandım. Neden? Çünkü tarayıcının bilgisayara kurulu yazılımı sabittir. Pek yeni şeyler öğrenmesi beklenmez. Çevrim içi OCR hizmetini binlerce kişi kullanmaktadır. Yani daha çok çeşitte belgeyle karşılaşır. Daha çok alıştırma yapmış olur. Dolayısıyla daha çok şey öğrenir. Harfleri daha iyi anlayacağını düşündüm. Düşündüğüm gibi de oldu. Tarayıcının kendi yazılımı, bir sürü harfi yanlış tanımasına rağmen çevrim içi OCR hizmeti sevindirdi. Sadece 6 harfi yanlış tanıdı. Çıkarılan metindeki hatalı tanınan harfleri düzelttikten sonra kullanıcı, formu geri gönderebilseydi, yapay sinir ağının öğrenmesine nasıl bir katkısı olacağını insan merak ediyor. Alıntıyı metine dönüştürmek için https://www.newocr.com denendi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder