tekelcilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tekelcilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Nisan 2023 Çarşamba

Şirketlerin Tekel Olma Hedefi Çok mu Kötü Bir Şey!

Kısacası rekabet politikasına dair en basit sorulara bile doğrudan yanıt bulamıyoruz. İşin en kafa karıştırıcı yanı da tekellerin iyi bir şey de olabilmesidir. Bu sözüm ekonomiye saygısızlık gibi gelebilir ama 20’nci yüzyılın başlarında yaşayan iktisatçı Joseph Schumpeter’in bu konuya dair meşhur bir değerlendirmesi vardır.

Schumpeter’e göre ekonominin temeli inovasyondur. İnovasyonu “kapitalist toplumun ekonomik tarihinin olağanüstü olgusu” olarak niteler. Tekeller konusundaki yorumu ise, ileride yüklü miktarda kâr edeceği beklentisi olmasa hiçbir girişimcinin inovasyon yapmakla uğraşmayacağıdır. Başarılı bir yeni ürün geliştirmek hem çaba hem gider bakımından ciddi bir maliyet getirir. Bu zahmete girmenizi sağlayan temel motivasyon ise ileride tekel haline gelmenizdir. Bu motivasyon “sermayeyi bilinmeyen topraklara doğru çeken yem” gibidir. Dahası, tekellerin elde ettiği kâr sadece inovasyonun bir sonucu değil, daha fazla inovasyonun da finansman kaynağıdır. Kapsamlı araştırma ve geliştirme faaliyetleri şirketin geçmişteki ticari başarıları sayesinde kasadan karşılanır. Google’ın başarısızlıkla sonuçlanan pahalı girişimlerini düşünün: Google Glass, Google Plus, Google Wave ve Google Video. Bu tökezlemelerin tek bir tanesi bile daha küçük bir şirketi bitirirdi. Ancak Google bunları karşılamayı, ayakta kalmayı, inovasyon yapmayı ve başarıya ulaşan girişimleri sayesinde kâr etmeye devam etmeyi başardı.

Schumpeter tekellerin kendi ceplerini doldururken toplumun refahını azaltmasından çekinmiyordu. “Yüksek fiyatlar ve üretim kısıtlamaları dışında bir kaygısı olmayan” iktisatçıların büyük resmi gözden kaçırdığını söylüyordu: Herhangi bir şirketin ekonomik hâkimiyeti kalıcı bir durum değildir. Zaman içinde günümüzün tekelleri de “düzenli esen yaratıcı yıkım rüzgârlarıyla” uçup gidecek. Onların yerini kaçınılmaz olarak başkaları alacak. Ancak onların da hâkimiyeti geçici olacak, aynı rüzgâr onları da uçuracak. Bunlar günümüzde yönetim teorisyenleri ve strateji danışmanları arasında çok popüler olan “yıkıcı inovasyon” fikrinin de entelektüel temellerini oluşturuyordu.

Ve Schumpeter haklıydı: Ekonominin yıkılmaz kaleleri gibi görülen şirketler yok olup gidiyor. Her yıl yayınlanan Amerikan ekonomisinin üçte ikisini oluşturan ABD’deki en büyük 500 şirketin yer aldığı Fortune 500 listesine bakalım. 1955 ve 2017 yıllarındaki listeleri karşılaştırırsanız, ilk listede yer alan şirketlerin sadece yüzde 12’sinin ikincisine de girebildiğini görürsünüz. Kalan yüzde 88 ya iflas etti ya başka şirketler tarafından satın alındı ya da değer yitirdi ve listenin dışında kaldı. Günümüzde hayatta kalamayan şirketlerin isimlerinin (Armstrong Rubber, Hines Lumber, Riegel Textile vb.) roman sayfalarında karşılaştığınız kurgusal şirketlerden hiçbir farkı kalmadı. O dönemlerde hiç kuşkusuz yıkılmaz devler gibi görünüyorlardı.

Alıntı: Çalışılmayan Bir Dünya


Bunlarda İlginizi Çekebilir:
Karşımda gördüğüm adamı, senin uydurduğunu bilen tek kişiyim - Sahne
Sahne: Daha Kaliteli Metal
Yuval Noah Harari'nin Davos 2018 Zirvesindeki Konuşmasının Düşündürdükleri
Tekelcilik - Bilgisayar



28 Mart 2019 Perşembe

Tekelcilik - Bilgisayar

1990'lı yıllar. Netscape internet tarayıcı pazarının %90'ına sahipti. İnsanlar internette dolaşmak için Netscape'i kullanıyordu. Microsoft, Windows95'e Internet Explorer'i ekledi. Birkaç yıl içinde Netscape'in pazar payı hızla düştü. Internet Explorer'in pazar payı %98'e kadar çıktı.

Microsoft, Windows paketine IE'yi ekleyerek haksız rekabet yapıyordu. Kullanıcı, bilgisayarında hazır gelen internet tarayıcısını kullanıyordu. Artık Netscape'i indirmeye ihtiyaç duymuyordu. Microsoft, Netscape'in rekabet olanağını kısıtlamış oluyordu. Artık kullanıcıların çoğu Internet Explorer'i kullanıyordu. ABD Adalet Bakanlığı Microsoft’un antitröst (tekelcilik) maddelerini ihlal ettiğini iddia eden geniş bir şikayet dosyası hazırlayarak dava açmıştı 1998'de.

Microsoft, Windows'a bir ortam yürütücüsünü hep ekler. Artık OneDrive bulut hizmetini de ekliyor. Kullanıcı masaüstünde bu hazır yazılımlarla karşılaşıyor. Bu, örneğin BS Player'e haksızlık değil mi? Ya da Google Drive'a haksızlık değil mi! Onların da rekabet olanağını engellemiş olmuyor mu Microsoft! Neden sadece Netscape'ten dolayı dava açıldı. Günümüzde de bunlardan dolayı açılabilirdi. :-)

İşletim sisteminin çeşitli bileşenlerinin görevleri, başka yazılım şirketleri tarafından verilmek istenebilir. Bu durumda her bileşen bir tekel nedeni olabilir. Örneğin Güvenlik Duvarının hazır gelmesi, Avast Antivirüs'ün pazar payını etkiler. Bu durumda Avast, Microsoft'a dava mı açmalıdır. İşletim sistemine hangi bileşenlerin eklenmesinin tekelcilik olacağının bir ölçütü var mıdır? Kullanıcı basitçe Güvenlik Duvarını kapatıp, Avast'ı kullanmayı seçebilir.

İşletim sistemi nedir? Kullanıcının günlük kullanacağı yazılımları hazır halde paketlemektir. Bir arabanın tüm parçalarının birleşmiş hali gibidir. Kullanıcı isterse arabaya yeni şeyler satın alabilir. Bu arada, arabalarda artık radyolar da hazır geliyor. Ee, bu, radyo üreticilerinin rekabet olanağını engellemiyor mu! Belki kullanıcı başka radyo seçecekti. Şimdi, araba üreticilerine de mi tekel davası açılmalı! :-)

Netscape Windows'a kurulamıyor olsaydı. Windows'ta çalışması engellenmiş olsaydı. Netscape'in Windows API'lerine erişmesini engellemiş olsaydı Microsoft. İşte o zaman gerçekten tekelcilik yapmış olurdu. Oysa kullanıcı, canı istediği zaman Netscape'i indirebilir. Kurup kullanabilirdi. Masaüstüne kısayolunu oluşturabilirdi.

Bazı dağıtımcıları, Linux paketine ortam yürütücüsü ekliyor. İnternet tarayıcısı olarak Firefox'u ekliyor. Hatta ofis yazılımı da ekliyor, LibreOffice. Kullanıcılar, masaüstünde bunları hazır buluyor. Büyük kolaylık elbette. Kullanıcı hemen kendi işlerine odaklanabiliyor. VLC Player'i indermeye ihtiyaç duymuyor örneğin. Ya da Google Chrome'i indirmiyor. Kimse Apache'nin Open Office'yle ilgilenmiyor. Paketlere eklenenler yüzünden, alternatifleri fark edilmekte güçlük çekiyor! Onların rekabet olanağını zorlaştırıyor. Bu, Microsoft'un Windows'a IE'yi eklemesine benzemiyor mu yani. :-) Microsoft, pakete ofis yazılımı eklemiyor, en azından. Öyle görünüyorki, kullanıcıya hazır bir paket sunabilmek için yapılıyormuş bu eklemeler.

Microsoft, kullanıcıyı kendi ürünlerine alıştırmak istiyor olabilir. Ama Google da kendi internet hizmetlerine alıştırmaya çalışıyor kullanıcıyı. Bütün yazılım şirketlerinin amacı budur zaten. Ya da alışma, kullandıkça kendiliğinden olur zaten. İşletim sistemi olarak Windows'u kullanıyor olabilir kullanıcı. İnternet tarayıcısı olarak Google Chrome'u seçebilir. Ama arama motoru olarak DuckDuckGo'yu kullanabilir, ironik şekilde. :-) Ortam yürütücüsü olarak BS Player kullanabilir mesela. Ofis için de OpenOffice yeterlidir örneğin. Güvenlik içinse Avast kullanılabilir. Neye alışıyor olduğuna dikkat etmek, yetişkin olan bir insanın kendi sorumluluğundadır. Kullanıcının aslında hiçbir yazılıma ya da internet hizmetine derinlemesine alışmaması kendisi için yerinde olur. Seçeneklerin farkında olmak lazım. :-)

Günümüzde bilgisayarlarda, IE'nin kullanım oranı yaklaşık %5,54. Chrome'un kullanım oranı %70,7. Windows'a hâlâ IE dahil; sadece masaüstünde simgesi yok. Şimdi soru şu: Eğer IE'nin Windows paketine eklenmesi tekele neden oluyorduysa Google Chrome'un pazar payı nasıl bu kadar yükselebildi?! :-)

Kaynaklar:
Silikon Vadisi 101 - National Geographic
Tarayıcı Savaşları – Vikipedi
Tarayıcı Pazar Payları – statcounter


Bill Gates:
Devlet bize, ürünlerimize fazla özellik koymamamızı söylüyor...
Bu, birine araba almamasını;
onun yerine motoru, lastikleri, radyoyu ayrı ayrı alması gerektiğini söylemek gibi bir şey!