Descartes zihnin kendi başına var
olduğunu düşünür. Ona göre bedenden bağımsız olarak bir
zihin vardır. Çok bilindik o sözleriyle işte bu düşüncülerini
özetlemiştir. Düşünüyorum, öyleyse varım! Beynin bedenle
sürekli iletişim halinde olması gerektiğini söyler Antonio
Damasio. Beyin vücudu etkilediği gibi, vücut hali de beyni sürekli
etkiler. Örneğin beden hastaysa beyin de psikolojik olarak iyi
hissetmiyordur. Verimli olamaz. Beyin vücudu anbean izler. Zaten
beden, kendi işine yarasın diye merkezi sinir sitemini
oluşturmuştur. Nitekim evrimsel zamanda beyin sonradan icat
edilmiştir. Dolayısıyla zihnin bedenine bağımlı olması
kaçınılmazdır. Bedeni için vardır zaten. Onu izleyemiyorsa
çalışamaz. Bunu TED Konuşmasında da "Serebral korteksle beyinsapı arasındaki etkileşim olmasaydı şuurlu bir zihine sahip olamazdınız. Beyinsapıyla vücut arasında iletişim olmasaydı şuurlu bir zihine sahip olamazdınız." diyerek açıkça ifade eder Antonio Damasio. Zaten zihnin aslında bedenle birlikte
işlediğini iyi vurgulayabilmek için kitabının adını
Descartes'in Yanılgısı (Descartes' Error) koymuştur. Zihin
saflaştırılamaz. Yani bir DNA parçası gibi ayırıp
kullanılamaz. Örneğin bir bilgisayara yüklenemez. Kitabındaki
“Aklı Vücutta Olan Beyin” konusuyla düşüncelerini iyice
pekiştirir.
Bir manzaraya bakıyorsunuz. Beyin
görüntüyü nasıl işliyor! Görüntü işlenirken, bir anısı
oluşturulurken bedenden sürekli geri bildirim alınır. İç
organlar görülen görüntünün yanı sıra belleğin ürettiği
içsel görüntülere de tepki verirler. Beyin vücuduyla birlikte
görür aslında. Ve manzarayla birlikte vücut halini de kaydeder.
Antonio Damasio şöyle anlatır:
“...Ardından, manzarayla ilgili
sinyaller beynin içinde işlenmeye başlar. Üst kollikuluslar gibi
korteksaltı yapıların yanı sıra, erken duyu korteksleri,
asosiyasyon korteksinin çeşitli istasyonları ve bunlarla
bağlantılı olan limbik sistem etkin kılınır. Manzaraya ait
bilgi, bu çeşitli beyin bölgelerindeki yönlendirici temsillerden
içsel olarak harekete geçirildiğinde, vücudun geri kalanı sürece
katılır. Er ya da geç, iç organlar gördüğünüz görüntülerin
yanı sıra, gördüklerinize dayanarak belliğinizin ürettiği
içsel görüntülere de tepki verirler. Sonunda, görülen
manzaranın bir anısı oluştuğunda, söz konusu anı,
organizmadaki, az önce sözünü ettiğimiz, bir kısmı beynin
kendisinde (bellekten oluşturulan imgelerle birlikte dış dünya
için kurulan imge), bazılarıysa ana vücutta cereyan eden birçok
değişikliğin sinirsel bir kaydı olacaktır."
Beden beyin bütünlüğüne şöyle değinir:
“Beyin tepkisinin sinirsel ve
kimyasal öğeleri, dokuların ve bütün olarak organ sistemlerinin
çalışmasını ciddi biçimde değiştirir. Tüm organizmanın
metabolizma hızıyla kullanabileceği enerji ve bağışıklık
sistemi de değişikliğe uğrar; organizmanın genel biyokimyasal
profili hızla dalgalanır; baş gövde ve uzuvların hareketlerini
sağlayan iskelet adaleleri kasılır ve bütün bu değişikliklerin
sinyalleri, kimi sinirsel, kimi ise kan dolaşımındaki kimyasal
yollardan beyne geri gönderilir. Böylece, ana vücudun anbean
değişimlerle gelişmekte olan hali, farklı yerlerde, sinirsel ve
kimyasal açılardan merkezi sinir sistemini etkiler. Beynin
tehlikeyi (ya da benzer heyecan yaratan bir durumu) sezmesinin
belirgin sonucu, her zaman yaptığı alışıldık işlerden; hem
organizmanın sınırlı kesimlerinde (yerel), hem de organizmanın
tümünde (global) temelli bir sapmadır. En önemlisi, değişim hem
beyinde hem de ana vücutta meydana gelir.”
Köpek Deneyleri
İlginç köpek deneyleri yapılmıştır.
Sonuçlar şaşırtıcıdır. Bir köpeğin kafası, başka bir
köpeğin boynuna dikilmiştir. Deney başarılı olmuştur. Kafa
uyanmıştır. Önündeki sütü yalamıştır. Alıcı köpek
bedenindeki asıl kafa, eklenen yeni kafadan kurtulmaya çalışmış,
ancak bir süre sonra yeni kafayı kabullenmiştir. İki kafa aynı
köpek bedeninde bağımsızca hareket etmiştir. Yemek yiyebilmiş
ve su içebilmişlerdir. Bilinç gayet açıktır yani. Ve Kafadan
alınan EEG kayıtlarının normal olduğu görülmüştür.
![]() |
Kafa nakli yapılmış köpek. Fotoğraf Sahibi: Texas Heart Institute Journal Dergisi |
Beyin bebekken vücudunu yeni yeni
tanımaya başlar. Vücuda göre programlanır. Vücut haritasını,
temsillerini beyinde oluşturur. Ama şimdi tanıdığı vücutta
değildir. Program artık işe yaramazdır. Oluşturduğu vücut
haritası artık alakasız kalmıştır. Eh bir kere, tek bildiği o
bedene o kadar da bağımlı değilmiş. Bedeninden geri bildirim
almadan tanımıştır sütü! Çalışmıştır işte! Hatta bazı
hayvanlar 1 aydan fazla yaşamıştır.
Bunlar da İlginizi Çekebilir:
Yaşam Destek Ünitesi
Yalnız bedenle beyin arasında sinir
bağlantıları henüz kurulamazdı. Yani deneylerdeki hayvan
kafaları, bedenleri hareket ettiremezdi. Beynin bedenle tek
bağlantısı beynin beslenmesini sağlayacak kan damarlarıdır.
Onun dışında beyin artık felçlidir. Beyinde var olan temsiller
hep önceki bedeniyle ilgilidir. Sinir bağlantıları olmadığından
yeni bedenden hiçbir veri alamaz ve gönderemez. Dolayısıyla
beynin, yeni beden hakkında temsiller oluşturması mümkün
değildir. Ve beden de halini, beyne yansıtamaz. Ha, belki sadece
kandaki hormon gibi kimyasallar yoluyla çok kısıtlı bir iletişim
sağlanabilir. Ama beynin vücudun durumunu anbean izlemesi pek
mümkün değildir. Evet, birbirlerinin üzerinde çok fazla etkileri
yoktur. Buna rağmen bilinç açık kalmıştır. Zihin
çalışabilmiştir! Beden sadece yaşam destek ünitesi olmaktan
ibaret kalmıştır. Ama yetmiştir. Bu da yeterince iyi tasarlanmış
bir yaşam destek ünitesinin beyni sağlıklı tutabileceğini
gösterir. Elbette zihin kendi başına var olan soyut bir varlık
değildir Descartes'in sandığı gibi. Mekaniksel olarak
oluşturulduğu yere bağlıdır. Ama bilincin sürebilmesi için bir
bedenle tam bir iletişimde kalması gerektiğinden kuşkuluyum.
Aslında köpek kafası nakli yeni bir
olay bile değil. İlk nakil 1954'te Vladmir Demikhov tarafından
yapılmıştır. Ardından Robert White da köpek kafası nakillerini
başarıyla tekrarlamıştır. Ama sonra uzun süre bir sessizlik
oldu. Hiçbir ilerleme olmadı. Ama maymun beyinlerine neler olacağı
görülmeliydi. Çünkü maymun beyni insan beynine daha çok
benziyordu. Epey zaman sonra denemeler yeniden başladı. Sıkı
durun. Nakil sonunda başarıldı! Nakledilen kafanın 3-4 saat sonra
çevreye karşı farkındalığı başladı. Çiğneme ve yutkunma
gözlendi. Gözler açıldı ve cisimleri izlemeye başladı. Hatta
ısırma eylemini de gerçekleştiriyordu. Bilinci açılmıştı
yani. Evet, zihin işliyordu! Üstelik EEG kayıtları da gayet
iyiydi. Ve önemli bir şey daha var. Beyinler sonra incelendiğinde
beyin dokusunun hâlâ sağlam olduğu saptandı. Sergio Canavero bu
çalışmalarının makalesini 2013'te yayınlamıştır. Bununla
kalsa iyi. İnsan kafası nakline de artık hazır olduğunu iddia
etmektedir. İlk nakli Sergio Canavero mu yapar bilemem ama insan
kafası naklinin de başarılması uzak değildir. Yalnız ilk
hedeflerin öyle çok gösterişli olmasını beklemeyin. Teknoloji
çok yetkin olmayacaktır. Şimdilik! Beden yine sadece yaşam destek
ünitesi olacaktır. Ee, ne anladım o zaman denebilir. Örneğin
ileri kanser gibi ölümcül hastaları daha uzun yaşatmak mümkün
olabilir. Kişi, ya da daha doğrusu kişiyi asıl barındıran
kafası, kanserli bedeninden kurtarılabilir. Bağışlanan başka
bir bedene dikilebilir. Başka... Ya da mesela Stephen Hawking'in
yıllarca daha fizikle baş başa kalması sağlanabilir. Zaten
alışmış olduğundan böyle yaşamayı çok sorun etmeyecektir. Aslına bakarsanız Sergio Canavero
beyni omurilikle birleştirebileceğini de söylüyor. Başarır mı
bilinmez. Ama mümkün olduğunda beyin vücut hareketlerini de
yeniden kazanabilir. Tabii beynin vücut haritasını yeniden
çıkarması için biraz fizyoterapi gerekecek.
Embriyo Gelişimi
Doğal hamilelikte döllenmiş yumurta
döllenmeden yedi gün sonra ana rahmine iniyor. Küçük bir top
şeklindeki içi boş hücre yumağı annenin mukoza zarına
yapışıyor. Blastozyst adı verilen hücre topluluğu zamanla üçe
ayrılıyor. Parçalardan ikisi, anne ile cenin arasındaki besin
alışverişini düzenleyen plasenta ile diğer dokulara, üçüncüsü
ise insan dokusuna dönüşüyor. Bu komplike süreç anne rahmine
yerleştikten sonra başlıyor. Embriyo ancak anne rahminde
gelişebilir. O sıcak ortam embriyoyu özenle korur. Anne dokusuyla
blastozyst arasında gelişimin doğru yönde ilerlemesini sağlayan
iletişim mekanizması bulunur... Evet, beynin çalışabilmesi için
şart koşulanları hatırlatmıyor mu biraz. Beyin bedenine
bağımlıdır. Çalışabilmesi için sürekli iletişim halinde
olması gerekir. Sıkı durun! Bir haberim var. Besleyici suni
solüsyon ve ceninin tutunabileceği bir iskele, döllenmiş
yumurtanın insan şeklini alışını izlemeye yetiyor. Gelişmenin
ilk aşaması için gerekli olan anne rahmine ihtiyaç kalmıyor.
Embriyo ilk iki haftada anne ile iletişim kurmadan, genlerindeki
programa uygun şekilde normal bir gelişme gösteriyor. Gerçek bir
anne rahmine gerek kalmıyor. Embriyo annesiz de yetişebiliyor.
Kısmi bir taklidi, embriyonun gelişmesine yetmiştir. Dikkatinizi
çekerim. Bir şeyle iletişim de kurmamıştır...
Vücudun gerekliliğine, olduğundan
fazla anlam yüklenmiş olabilir mi acaba! Beyin de doğru bir
solüsyon içinde neden çalışmasın. Elbette vücudun bazı kritik
bağlantılarının taklit edilmesi gerekebilir. Bazı duyular,
omurilik bağlantısı taklit edilebilir. Ama tüm vücuda gerek
kalmayabilir. Hatta beynin kendisine de gerek kalmayabilir bir gün.
Sinir bağlantılarının ve kritik kimyasalların yeterince iyi
taklit edildiği günler gelecektir. Bilincin orada sürmemesi için
açık bir neden yoktur. Tamam, beynin aklı vücudunda olabilir. Ama
onsuz da idare edecektir!
Kaynaklar
Descartes'in Yanılgısı
Antonio Damasio: Bilinci anlamaya çalışmak adına yapılan bir sorgulama
Antonio Damasio: Bilinci anlamaya çalışmak adına yapılan bir sorgulama