Dan Ariely, insanların kendi eserlerine, projelerine aşırı değer biçmesinin nedenlerini inceliyor. Dan Ariely bir kazadan dolayı bedeninde oluşan yanıklardan dolayı rehabilitasyon merkezinde kalmıştı, 20 yıldan fazla bir zaman önce. Orada yaşadığı deneyimi anlatarak başlıyor. Orada oyalanmak için bir şeyler yapmaya çalışmış.
***
En büyük başarıyı dikiş makinesinde göstererek arkadaşlarıma birkaç yastık kılıfı diktim ve tuhaf kıyafetler yapmaya başladım. Kreasyonlarım, katılımcılarımızın amatör işi origamileri gibiydi. Yastık kılıflarının köşeleri kusurlu, tişörtlerim şekilsizdi, ama yine de onlarla gurur duyuyordum (özellikle arkadaşım Ron Weisberg için diktiğim mavi beyaz Hawaii tarzı tişörtle iftihar ediyordum). Ne de olsa onları yaparken inanılmaz çaba harcamıştım.
Üzerinden yirmi yıldan fazla zaman geçmesine rağmen yaptığım tişörtleri, onları yaratırken geçilen farklı aşamaları ve nihai sonucu hâlâ çok net hatırlıyorum. Birkaç yıl önce Ron’a kendisine yaptığım tişörtü hatırlayıp hatırlamadığını sorduğumda şaşırdım ve eserlerime bağlılığımın ne derece güçlü olduğunu fark ettim. Ben, tişörtü en ince ayrıntısına kadar hatırladığım halde o, hayal meyal hatırlıyordu.
REHABİLİTASYON MERKEZİNDE YAPTIĞIM başka eserleri de anımsıyorum. Halı dokumayı, ceket dikmeyi, ahşap satranç takımı yapmayı da denemiştim. Bu projelere büyük şevkle başlamış, çok emek harcamış, ama yeteneğimi aşan ödevler olduklarını gördüğümden hepsini yarıda bırakmıştım. İlginç olan, tamamlanmamış eserlerimi düşündüğümde onlara özel bir düşkünlüğümün olmadığını anlamamdı. Bitirilmemiş eserlere inanılmaz çaba yatırmama rağmen, içimde kısmen tamamlanmış bu sanat eserlerine karşı bir sevgi oluşmamıştı.
Rehabilitasyon merkeziyle ilgili anılarım, bir projeye aşırı değer biçmek için onu tamamlamanın önemli olup olmadığını merak etmeme yol açıyor. Bir başka deyişle, IKEA etkisinin tadını çıkarmak için, başarı sadece projeyi bitirmek anlamına gelse bile, çabalarımızın başarıyla sonuçlanması mı gerekiyor?
IKEA etkisinin ardındaki mantığa göre, daha fazla çaba daha fazla değer ve takdir yüklemeyi getirir. Demek oluyor ki, günlük hayatınızda gurur ve sahiplenme duygularını artırmak için her gün kullandığınız şeylerin yaratım sürecine daha fazla katılmanız gerekir. Ama ya çaba harcamak yetmiyorsa? Ya tamamlama bağlılığın önemli bir bileşeniyse? Eğer böyleyse, sadece sevebileceğimiz tüm nesneleri değil, garajda yıllardır pinekleyen bitmemiş çürük rafları, kötü sanat çalışmalarını ve orantısız seramik vazoları da düşünmemiz gerekir.
Tamamlamanın, kendi eserlerimize sevgi duymanın önemli bir bileşeni olup olmadığını bulmak için Mike, Daniel ve ben, ilk origami çalışmamıza benzer bir deney yaptık ama önemli bir ilaveyle: Deneye başarısızlık unsurunu da dahil ettik. Bunu, bazı önemli enformasyonu açık etmeyen (benim IKEA yönergemi andıran) başka bir origami yönergesi oluşturarak yaptık.
(...)
Deneye bir süre devam ettikten sonra üç grup elde ettik: Biri kolay yönergeyi alan ve görevi tamamlayan gruptu. İkinci grup zor yönergeyi almış ama görevi bir şekilde tamamlamıştı. Üçüncü grup ise zor yönergeyle karşılaşmış ve görevi tamamlamayı başaramamıştı. Peki, tanım gereği daha sıkı çalışmak zorunda olan zor durumdaki kişiler talihsiz eserlerine, daha kolayca ve başarıyla düzgün turna veya kurbağa üretenlerden daha fazla mı değer biçiyorlardı? Ya zor yönergeyle boğuşan ama görevi tamamlamayı başaranları, sıkı çalışan ama görevi başaramayanlarla karşılaştırdığımızda ne görüyorduk?
Bulgularımıza göre, çalışmalarına en çok değer verenler zor durumda olup origamilerini başarıyla tamamlayanlardı. Bunlar, çalışmalarına kolay durumdakilerden çok daha fazla değer biçiyordu. Ürünlerine en az değer veren ve kolay durumdakilerden çok daha az değer biçenler ise, zor durumda olup görevlerini bitirmeyi başaramayanlardı. Bu sonuçlar, daha fazla çaba harcamanın duygusal yakınlığımızı artırdığını, ama bunun sadece çabalar bir sonuca ulaştığında söz konusu olduğunu işaret ediyordu. Harcanan çaba meyve vermediğinde, yapılan çalışmaya duyulan yakınlık azalıveriyordu. (Aşk oyununda, kendini ağırdan satmanın başarılı bir strateji olmasının nedeni de budur. Hoşlandığınız birinin önüne engel koyarsanız, o kişinin engeli aşmak için çaba göstermeye devam etmesini ve size daha fazla değer vermesini sağlarsınız. Öte yandan, kişiyi zora koşar, ısrarla reddederseniz, “arkadaş” bile kalamazsınız. )
Alıntı: Akıldışının Mantığı - Dan Ariely
Eserleri için çok fazla çaba göstererek başarıyla tamamlayabilen insanlar, bu eserlerine aşırı değer biçiyorlar. Eserleri için çok fazla çaba göstermelerine rağmen başarıyla tamamlayamayan insanlarsa, bu işe ilgilerini kaybederler.