19 Eylül 2016 Pazartesi
Sahne: Haddini Bilmezlik
Sahne: Haddini Bilmezlik paylaşan: okanozcelik
Dünyadaki ilk açık kalp ameliyatı yapılmak üzeredir. Ama belirsizlikler vardır. Bazı insanları korkutmaktadır, yani ilkesel yönden.
Peder: Şöhret uğruna didinmek değersizdir, haddini bilmezliktir.
Dr. Alfred Blalock: Bir bisturi ile kesip hayat kurtarmak için haddini bilmez olmak gerekir.
Peder: Bundan şüphem yok.
Peder: Tanrı'yla masum bir kalbin saflığını ihlal edip aralarına girerseniz;
Bu suçluluğun yükünü siz değil ailesi taşıyacak, doktor!
Dr. Alfred Blalock: Belki de dediğiniz gibi bu çocuğu öldürmeye çalışan Tanrı'dır.
Dr. Alfred Blalock: Ben çalışmıyorum!
Kalbi hasarlı doğan bebeğin annesi:
O'nunla çok az birlikte olduk. Tanrı O'nu tanımama izin vermiyor.
Yani O'na karşı gelmek istemiyorum.
Doktorun kızımın hayatını kurtarması, Tanrı'nın Planı neden olmasın!
Dr. Alfred Blalock: Sezgilerim Doğanın bir hata yaptığını, benim de onu düzeltebileceğimi söylüyor.
Tanrı'yı Oynayanlar
İlk
kalp ameliyatlarının olduğu dönemde Tanrı'nın işine
karışılıyor denmişti. Yıllar geçti. Aynı şeyler tüp bebek
yöntemi için de dendi. Sonra... Olağanlaştılar. Alışıldılar.
Şimdi gen terapisi için filan da benzer şeyler söyleniyor. Her
büyük adımda hep aynı tartışmalar oluyor, özellikle tıpta.
Panayiotis
Zavos çalışma izni alamıyor. Almanya, Fransa, İngiltere gibi
ülkelerde klonlama çalışmaları yasak. Avrupa mesafeli. İnsan
klonlamak dışlanıyor. Panayiotis Zavos şansını zorluyor.
Sonunda, hiç beklenmeyecek bir ülkeden çalışma izni alıyor. Ve
orada gizli bir laboratuvar kuruyor. Bu ülke Lübnan. Bir Müslüman
ülke! Bir Avrupa ülkesinden değil, bir Müslüman ülkede çalışma
fırsatı bulması oldukça şaşırtıcı. Etik veya din gerekçesiyle, Avrupa durgun kalmış görünüyor. Bu tür şeylerden
dolayı asıl Müslüman ülkelerin çekingen kalacağı beklenirdi
oysa. İnsan merak ediyor; Acaba, bu tür bir teknolojinin bir
Müslüman ülkede yeşerebilmesi, sonunda Müslümanların
Rönesansı'nın başlangıcına bir işaret olabilir mi? :-)
“...Müslüman ülkeler insan klonlama hakkında daha liberal bir
görüşteler.” diye konuşuyor Panayiotis Zavos. Tüp bebek
yöntemi işe yaramamış insanları kabul ediyor sadece. Klonlama
yöntemi yeterince iyileştirilebildiğinde bu insanların çocuk
sahibi olmaları sağlanabilecek. Hedef bu. En azından öncelikli
hedef bu. :-) “Her zaman söylediğim gibi bir Michael Jackson
klonlamakla ilgilenmiyoruz.” şeklinde ekliyor Panayiotis Zavos.
Henry
Markram ve ekibi beyni bilgisayarda oluşturmaya çalışıyordu. Eh,
sonunda o da suçlanmasa eksik kalırdı zaten. :-) Tanrı'yı
oynamakla eleştiriliyor. “Tanrı'yı oynamaktan çok uzak
olduğumuzu düşünüyorum. Tanrı tüm evreni yarattı. Biz,
yalnızca küçük bir modelini üretmeye çalışıyoruz.”
şeklinde yanıt veriyor.
Gerçek
şu ki, insan kendisini ezelden beri tedavi etmeye çalışıyor,
anladığı ölçüde. Az çok müdahale etti. Kendisi hakkında yeni
şeyler öğrenecek. Ve kendisine müdahalesi giderek artacaktır.
“Doğanın
işine karışılmamalı, çünkü sonuçları kestirilemez. Doğanın
dengesine dokunulmamalı” Böyle düşünmek entelektüel bir tavır
gibi. Belki. Ya da acaba, yeni bir varyasyonu olmasın, o çekingen
deyişin; “Tanrı'nın işine karışılmamalı”. Peki ama sınır
neresi? O sınırı hiç geçmedik mi? Nereden sonra Tanrı'nın veya
Doğanın işine karışılmış oluyor. Ya da böyle bir sınır hiç
var mıydı acaba. Mesela neden hastalıklara karşı aşılanma
Tanrı'nın işine karışmak olmuyor da kalp ameliyatı karışmak
oluyor; Gerçi aşılamayı Tanrı'nın işine karışmak sayanlar da
var!
Çiftçiler
bunu hep yaptılar. İşlere hep karıştılar. Daha lezzetli olan
pirinci seçip ektiler. Pirinç değişti. Bildiğimiz tadına geldi.
Eh, yabani pirincin tadını kimse aramıyor artık. İnsanlar
hayvanları evcileştirerek onları değiştirmiştir. Enteresan bir
şey daha olmuştur. İneklerinin sütünü içmişlerdir. Ne yazık
ki sonuçlarını düşünememişler. Sütteki laktik asidi
sindirebilecek durumda değillerdi. Ne oldu dersiniz. Farkında
değillerdi ama kendilerini de değiştirmiş oldular. Zamanla
gerçekten sindirmeye başladık. Bunu yapmak için gerekli enzimin
bilgisi genomumuza işledi. Genomumuzu değiştirmiştik aslında.
:-) Gelecekte daha bilinçli ve daha fazla Tanrı'nın veya Doğa'nın
işlerine karışılacağını öngörebiliriz yani.
9 Eylül 2016 Cuma
Sahne: İş Hayatında Dinden Bahsetmek
Sahne: İşte İnançlardan Bahsetmek paylaşan: okanozcelik
Önemli
bir iş bağlantısı gerçekleşememiştir. Larry gergindir.
Larry: Ona din hakkında tam olarak ne söyledin?
Bob: Sadece konuştuk.
Larry: Ona karşı çıkmadın, değil mi?
Bob: Hayır.
Larry: Tanrıya şükür. Toplantılarda dinden söz ederken ilk kural budur, müşteriye karşı çıkma. Hayır, geri alıyorum; Bu ikinci kural. Toplantıda dinden söz etmenin ilk kuralı; Sakın.
Bob: Sakın, ne?
Larry: Sakın yapma!
Bob: Oh. Hayatta kaldım ama.
Larry: Ona karşı çıktın mı?
Bob: Hayır.
Larry: Bob bu yüzden hayattasın. Bu yüzden!
Aslında gerçekten de iş hayatında din gibi hassas konularda konuşmak iyi olmaz. Çünkü yanlış anlamalar olabilir. Ortalık kolay gerginleşebilir. Asıl konu dağılır. En önemlisi de müşteri kaybedilebilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)